Ana içeriğe atla

57. Başbakanlık Koşusu


57. Başbakanlık koşusu ilginç anlara tanık oldu. Akşam ışıkları görebilmek için, özellikle son yarışlar arasında birer saat vardı. İstanbul Veliefendi Hipodromu, İzmir'den sonra ışıklarına kavuştu ve gece yarışları başlayacak. 

Aslında hipodrom ışıklandırmalarını da stadyum ışıklandırmaları gibi görüyorum. Eğer mevcut değilse bir nevi oranın ilkelliğini gösteriyor. Bir sonraki adım hipodromların ve "yarış izleme" binasının yıkımı ve yenisinin yapılması. Lakin asansörler 3-4 kişilik, ve sizler oraya Cumhurbaşkanlarını, Başbakanları, Orgeneralleri, Bakanları ağarlıyorsunuz. Komik bir nevi.

Yarış oldukça heyecanlıydı. 2000 metrelik bir yarış olduğu için tam önümüzde başladı. Atların ısınma turu sırasında herbiri alkışlanarak starting-box gerisine geldi. Favori kraliçe Ribella, en son gelendi en çok alkışı da o aldı. Atlar start hakemi emrine girince olan oldu, Ribella bir anda şaha kalktı; startın verilmesinde tereddüt edildi bir saniyeliğine sonra yarış başladı. Ancak Ribella şahlanmış ve daha yerine yeni oturuyordu ve yarışa 5 boy geriden, -en geriden- başladı. 2000 metrelik yarışta da 9 yaşında bir at için, gelip 3-5 yaşındaki atları da geçmesi elbet zordu ve olmadı 4. olabildi.

Yarışın en ilginç yanı, Kurtiniadis'in ve Salvatore'nin potaya yan yana girmesiydi. Atlar koşarken boyunları bir ileri bir geri gider. Kurtiniadis ve Salvatore de öyle bir çekişme içindeydi ki, bir salise biri önde, bir salise diğeri öndeydi. 

Potaya girdikten sonra iddialar başladı. Babam Kurtiniadis aldı dedi, ben Salvatore öne çıkıyordu dedim. Bir süre beklemeden sonra hakemler kurulu zor açıklamayı yaptı : "Atbaşı".


Hayatımda ilk defa büyük bir kupanın atbaşı ile sonuçlandığına şahit oldum. Babam zamanında kupa ikiye bölünürdü dedi, ancak kupa iki kişi tarafından da kaldırılıp; bir kişiye daha kupa yapılacağı söylendi.

Böyle bir durumda ne mi oluyor ?

1.lik ikramiyesi 300.000 YTL ile 2.lik ikramiyesi 120.000 YTL toplanıp ikiye bölünüyor. Yani birinciler 210.000 er YTL aldılar. 

Başbakanın gelmesini bekliyorduk, ama gelemedi. Yerine İstanbul Valisi, Tarım ve Köyişleri Bakanı, Başbakan Yardımcısı, bir kaç bakan daha, eski milletvekilleri katıldı.

Yarış sonrasında görkemli bir şekilde havai fişeklerle 45 günde biten ışıklandırma kutlandı.

Kutlama sonrasında Gülben Ergen çıktı sahneye, vatandaşlar da coştu. Aslında öncesinde ilk 1 saatlik arada Alex, ikinci 1 saatlik arada İ.B.B. orkestrası coşturmuştu.

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker özel kutlamada, Byerley Türk Salonu'nda inşaattan sorumlu 9 firmaya plaket sundu. Bursa ve Adana'da ışıklandırmanın müjdesini verdi. Ayrıca memleketi Diyarbakır ve Antalya'da hipodrom yapılacakmış. 

Yarış programının ilginçliği, Başbakanlık Koşusu dışında doğru düzgün izlenecek bir koşu yoktu. Allah'tan İrlanda Yarışları imdada geçti bir kaç güzel yarış izledik.

İstanbul Valisi Muammer Güler de güleryüzlüydü, canayakındı herkesle resim çektiriyordu. 

Şu an NTV'yi izliyorum, İstanbul Güngören'deki patlamalara koşturmuş oradan sonra. Orada bir kaç saat önce yan yana yemek yiyip gülümseyen kadro, Güngören'de şu an halkın acılarını paylaşıyor.

Garip Dünya...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden Türk halkı Fenerbahçe'den nefret eder?

Sevgili Fenerliler, Sizinle hiç alıp veremediğim yok. Aranızda yığınla dostum, ağabeyim, çok sevdiğim insanlar da var. Ama Türkiye'deki herkes sizin başarısız olmanızdan neden mutlu oluyor biliyor musunuz? Çünkü siz her hafta şampiyonluğunuzu ilan ediyorsunuz. Rakiplerinizle dalga geçiyor, biri düzgün bir hareket bile yapsa "helal olsun" deme delikanlılığını gösteremiyorsunuz. Galatasaray ve Beşiktaş arasında bir rakabet olsa da, Galatasaraylı taraftarlar Beşiktaş maçına "Çarşı"yı yaşamak için gider. Onlar kazanırsa da "helal olsun" der. Geçen sene Beşiktaş şampiyon oldu. Galatasaraylılar olarak "helal olsun" dedik. Bu yıl Bursaspor kazandı, tekrar "helal olsun" diyoruz. Bunu sadece biz değil, Türkiye'de sizin dışınızda herkes yapıyor. Siz anonsçuyu günah keçisi ilan ederken, geçen sene küme düşmekten takımını kurtaran ve bu yıl tarih yazarak şampiyon yapan Ertuğrul Sağlam'a bir "helal olsun" demekten acizsiniz. Si...

30 yaş sonrasında yalnızlık

Yalnızlıkta kayboluyorum bazen. Avucumdan kum tanesi gibi akıp giden zamanın peşinden akan gözyaşım da yok. Mâlikanesi ise hiç yok... Ölümle hayatın varolduğunu keşfetmeye yolalmış nefsime, nefes atışlarıma eşlik edecek kadar deli başka bir mahlukat bulamadım henüz. Belki de bu yüzden yalnızlığı seçiyorum. Geceleri aynı televizyon kanallarını seyredip, sonra bilgisayara dönüp, oyun oynayıp, beraber dergi okumayı istediğim herhangi biri yok. Bunları sanırım en iyi kendimle yaşıyorum. Kalabalık bir şehrin kalabalık yollarında vakit öldürüp, kalabalık bir şirketin kalabalık diyaloglarına uyanık hayatımın %80'ini adamışken, geride kalan %20'de kendimle başbaşa vakit geçirmek istiyorum sanırım. Bazen herşeyden uzaklaşıp, çiftliğe gidip, orada atlarla yaşayasım geliyor. Ama, çiftliğe gidip orada 6 saat geçirdikten sonra da atların boku, sivrisinekler, keneler, cırcır böceklerinin hipnotize edici cırcırlamaları ve daha nice yeni sorun da üretebiliyorum kıçımdan. İlişkiler de böyle. B...

Özlemiştim

Özledim şarkılar bestelemeyi, Şiirler yazmayı, Resimler çizmeyi, Hikayeler uydurmayı... Nefesime alıp ilhamı da, Atmayı özledim basitçe. Duyguların denizlerinde derinleşmedikçe, En dibinden kumlarını çıkartamıyor insan. Batmalısın ki dibine kadar uzanabilmelisin, Boğulmaktan korkamamalı hatta ölebilmelisin. Karmaşık duygularla değil, Kesin hislerinle anlatmalısın. Aşktan bezdirenleri değil de, Aşka umut verenlere anlatmalısın. Rüyalarında O'nu görmeli, Dualarında düşler kurmalısın. Özlemiştim şarkılar bestelemeyi, Şiirler yazmayı, Resimler çizmeyi, Hikayeler uydurmayı... Nefesime alıp ilhamı da, Atmayı özlemiştim basitçe. Oh be!