Ana içeriğe atla

Bulutların yalnızlığı

Ölünce hepimiz bulutlara gideriz diye düşleriz ya ? Aslında kocaman bir yalan, uçakla gezindim kimse yok oralarda.

Kuşlar bile bulutlardan korktuğu için belki de yalnız bırakıyor. Ve bizler de kalabalık bir dünyanın üzerinde tıpkı bulutlar gibi dolaşıp dünyanın akışını seyrediyoruz.

Bazı mevsimlerimiz sert, yağıyoruz şehirlerimizin üzerine içimizdeki hüzünün yaşlarıyla.

Ama genelde durgun ve yapayalnızız.

Bazen içimiz bembeyaz, bazen de simsiyah.

Şimşeklerimiz çakarken de kızarıyoruz.

Gürlemelerimizden insanlar irkip korkuyorlar.

Bakılması güzeliz aslında, ama kimse yanımıza gelemiyor. Bazen kısa süreli uçuşlarda bize değil de başka şehirlere bakanlar dışında.

Kaderimiz garip, yangınlar da çıkartabiliyoruz, yangınları da söndürebiliyoruz.

Rakı ile aynı renkteyiz aslında, bize çok dalındığında da kafa yapıyoruz.

Bizsiz çizilen gökyüzü resimlerinin nedense tadı olmuyor.

Kimisi bize bakıp küçük bir oyuncak ayıyı görüyor, kimisi de saçma bir tavşan resmini.

Ama işin doğrusu, biz hiç bir zaman herkes tarafından aynı şekilde anlaşılamıyoruz.

Geceleri üstümüzü örten karanlık, gündüzleri korkup kaçıyor. Ama istesek Güneş'i de Ay'ı da gizleyebiliyoruz.

Ama kimbilir, belki de gücümüzün farkında değiliz. Sanki biraz da Güneş ve Ay'dan korkuyoruz.

Bulutların yalnızlığı, aslında bizim de yalnızlığımız.

Mahşer dönemindeki gökyüzü gibi dört bir yana koşturan, oraya buraya yağan, Amazon ormanlarının tropikal mevsimlerde karşılaştığı bulutlar bile yalnız aslında. Sadece insanları kendilerine baktırıyorlar diye yalnız değilim sanıyorlar, ama halbuki insanlar sadece o bulutların heybetine hörmet ediyor.

O bulutlar yine yalnız.

Biz de hep yalnızız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden Türk halkı Fenerbahçe'den nefret eder?

Sevgili Fenerliler, Sizinle hiç alıp veremediğim yok. Aranızda yığınla dostum, ağabeyim, çok sevdiğim insanlar da var. Ama Türkiye'deki herkes sizin başarısız olmanızdan neden mutlu oluyor biliyor musunuz? Çünkü siz her hafta şampiyonluğunuzu ilan ediyorsunuz. Rakiplerinizle dalga geçiyor, biri düzgün bir hareket bile yapsa "helal olsun" deme delikanlılığını gösteremiyorsunuz. Galatasaray ve Beşiktaş arasında bir rakabet olsa da, Galatasaraylı taraftarlar Beşiktaş maçına "Çarşı"yı yaşamak için gider. Onlar kazanırsa da "helal olsun" der. Geçen sene Beşiktaş şampiyon oldu. Galatasaraylılar olarak "helal olsun" dedik. Bu yıl Bursaspor kazandı, tekrar "helal olsun" diyoruz. Bunu sadece biz değil, Türkiye'de sizin dışınızda herkes yapıyor. Siz anonsçuyu günah keçisi ilan ederken, geçen sene küme düşmekten takımını kurtaran ve bu yıl tarih yazarak şampiyon yapan Ertuğrul Sağlam'a bir "helal olsun" demekten acizsiniz. Si...

30 yaş sonrasında yalnızlık

Yalnızlıkta kayboluyorum bazen. Avucumdan kum tanesi gibi akıp giden zamanın peşinden akan gözyaşım da yok. Mâlikanesi ise hiç yok... Ölümle hayatın varolduğunu keşfetmeye yolalmış nefsime, nefes atışlarıma eşlik edecek kadar deli başka bir mahlukat bulamadım henüz. Belki de bu yüzden yalnızlığı seçiyorum. Geceleri aynı televizyon kanallarını seyredip, sonra bilgisayara dönüp, oyun oynayıp, beraber dergi okumayı istediğim herhangi biri yok. Bunları sanırım en iyi kendimle yaşıyorum. Kalabalık bir şehrin kalabalık yollarında vakit öldürüp, kalabalık bir şirketin kalabalık diyaloglarına uyanık hayatımın %80'ini adamışken, geride kalan %20'de kendimle başbaşa vakit geçirmek istiyorum sanırım. Bazen herşeyden uzaklaşıp, çiftliğe gidip, orada atlarla yaşayasım geliyor. Ama, çiftliğe gidip orada 6 saat geçirdikten sonra da atların boku, sivrisinekler, keneler, cırcır böceklerinin hipnotize edici cırcırlamaları ve daha nice yeni sorun da üretebiliyorum kıçımdan. İlişkiler de böyle. B...

Şenol Güneş ve Ertuğrul Sağlam gerçeği... Ve biz....

Şenol hoca belki de eskiden çok hata yaptı, ve belki de Beşiktaş kulübü de hayatının en büyük hatasını Ertuğrul'un ayrılmasını kabullenerek yaptı. İki değişik portre aslında. Ama tek doğru bakış açısı var. İki adet sadece mesleğini yapmaya çalışan insan. Her ne kadar hepimiz kendimizi teknik direktör, bıraktım teknik direktörü, hepimiz kendimizi Mourinho sansak da; iki adet teknik direktör var Türkiye'de. Yılmaz Vural'da belki katılabilir bu kervana. Teknik Direktörlük dışında bir meslek yapmayan. Boşta kalınca yorumcu olmayıp da, adam gibi mesleğini yapmaya devam eden. Bir ağabeyimin lafı vardır. "Bir işi yapabilirsen yap, yapamazsan öğret, öğretemezsen eleştir" diye. İşte bütün eleştirmenler bu noktada işi yapabilenler değildir diye görüyorum. Hatta iki katman alttadır. Yani biri 1. lig takımıysa, eleştiren 3. ligde bir takımdır diye görüyorum. Hagi hoca olmadan önce, O'nun iyi bir hoca olamayacağını biliyordum. Çünkü Hagi futbolu Barcelona'da bıraktıkta...