Ana içeriğe atla

Bagatur'a yapılan faul


Bu akşam size bir atın karakterinden bahsedeceğim.

Gördüğünüz yarış 6 Ağustos 2008'de İstanbul Veliefendi'de koşuldu.

Yarışta son düzlüğe girerken Ahugöz'ün jokeyi Mehmet Kaya, benzerine az rastlanan bir faul yaptı.

Eliyle, atın suratına dokunarak kamçı vurdu.

Yanlış anlamış olabilirsiniz tekrarlayayım.

Ata binen, mesleği ata binmek olan, bu canlılardan ekmek parasını kazanan bir insan evladı; yarış sırasında koşmakta olan bir atın üstüne yüklenmek, kamçıyı ucuyla dokundurmak bir kenara ... Eliyle atın suratına vurdu, kamçıyı da gözüne patlattı.

Sen bir insansın.

Depar at. Koşabildiğin en yüksek hızda koş. Bende yanında koşayım, koşarken suratına patlatayım.

Yere düşersin, ters basarsın ayağın kırılır.

Alex Solis çirkef bir jokeydir. Bunu söyler de. Atlara bindirir, kamçı atarken ucuyla çaktırmadan diğer atın sağına soluna vurur. Ama bu kadar düşmemiştir.

Peki Komiserler Kurulu ne yaptı da beğenirsiniz ?

İhtar bile yok.

Tekrarlıyayım anlayamadıysanız.

Eliyle bir atın suratına tokat atıp, size vurduğumda yere yatıp bebek gibi ağlayacağınız kamçıyı atın gözüne vuran jokey ihtar bile almıyor.

Bu Komiserler Kurulu'nun değil, hayvan hakları derneklerinin ilgilenmesi gerektiği bir konudur.

Bu noktadan sonra atın karakterini anlatacağım.

Ve sadece bir atın değil, iki atın birden.

Bagatur o yarışta yumruk ve kamçıyı yedikten sonra geri düştü.

Yere düşmedi, hayır dedi, daha da yüklendi.

Kendisine bu denli "düşükçe" faul yapan atı yakaladı ve geçti.

Ahugöz de bir at. Bir at kendini sevmeyen bir insana zerre kadar saygı göstermez.

Resmen tükendi, hevesi düştü ve yarışta biz Ahugöz'ü geçtik.

Yarışta 3. olduk, biz kaybettik.

Ama Bagatur kazandı. Lakin o atın karakterine göre, kendisine haksızlık yapanı geçmek vardır.

Bunu yaptı.

Yarım kanlar güya kariyerlerinde tüm yarışları kazanır.

Hayır kazanmaz.

Arada bir ikinci olurlar.

O ikinci olmalarında da, karşılarına karakterli bir at çıkar. Hayır der, senin başka canlı olmanı umursamıyorum der.

Pist rekoru kırar ve geçer.

At inan ki; senden benden daha zeki; senden benden de çok daha karakterli bir hayvandır.

Eğer o karakteri ruhuna işlemişse, Allah olsan o atı durduramazsın.

Trapper o karakteri bizde yavruyken aldı.

Annesi reddetti. Biz biberonlarla besledik yavruyken Trapper'ı.

Babam bile, bu hayvan çok zor koşullarda yetişti, bir şey yapması çok diye merhum Özdemir Atman'a atı satmak istedi. O da almadı.

İlahımdır o adam. Belki o da atların kanuna uydu.

Sonuç ? Hayatımın en güzel günlerini geçirdim. Veliefendi de tarihinin en büyük şampiyonunu gördü.

Trapper'dan bu yana ilk defa o karakterde bir atımız oldu.

Mutluyum.

Bankalar Trapper ilk 4 yapar diye %5 den bahis oynardı. Çok da kazandılar.

Bir at daha yakaladık böyle.

Çok memnunum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden Türk halkı Fenerbahçe'den nefret eder?

Sevgili Fenerliler, Sizinle hiç alıp veremediğim yok. Aranızda yığınla dostum, ağabeyim, çok sevdiğim insanlar da var. Ama Türkiye'deki herkes sizin başarısız olmanızdan neden mutlu oluyor biliyor musunuz? Çünkü siz her hafta şampiyonluğunuzu ilan ediyorsunuz. Rakiplerinizle dalga geçiyor, biri düzgün bir hareket bile yapsa "helal olsun" deme delikanlılığını gösteremiyorsunuz. Galatasaray ve Beşiktaş arasında bir rakabet olsa da, Galatasaraylı taraftarlar Beşiktaş maçına "Çarşı"yı yaşamak için gider. Onlar kazanırsa da "helal olsun" der. Geçen sene Beşiktaş şampiyon oldu. Galatasaraylılar olarak "helal olsun" dedik. Bu yıl Bursaspor kazandı, tekrar "helal olsun" diyoruz. Bunu sadece biz değil, Türkiye'de sizin dışınızda herkes yapıyor. Siz anonsçuyu günah keçisi ilan ederken, geçen sene küme düşmekten takımını kurtaran ve bu yıl tarih yazarak şampiyon yapan Ertuğrul Sağlam'a bir "helal olsun" demekten acizsiniz. Si...

30 yaş sonrasında yalnızlık

Yalnızlıkta kayboluyorum bazen. Avucumdan kum tanesi gibi akıp giden zamanın peşinden akan gözyaşım da yok. Mâlikanesi ise hiç yok... Ölümle hayatın varolduğunu keşfetmeye yolalmış nefsime, nefes atışlarıma eşlik edecek kadar deli başka bir mahlukat bulamadım henüz. Belki de bu yüzden yalnızlığı seçiyorum. Geceleri aynı televizyon kanallarını seyredip, sonra bilgisayara dönüp, oyun oynayıp, beraber dergi okumayı istediğim herhangi biri yok. Bunları sanırım en iyi kendimle yaşıyorum. Kalabalık bir şehrin kalabalık yollarında vakit öldürüp, kalabalık bir şirketin kalabalık diyaloglarına uyanık hayatımın %80'ini adamışken, geride kalan %20'de kendimle başbaşa vakit geçirmek istiyorum sanırım. Bazen herşeyden uzaklaşıp, çiftliğe gidip, orada atlarla yaşayasım geliyor. Ama, çiftliğe gidip orada 6 saat geçirdikten sonra da atların boku, sivrisinekler, keneler, cırcır böceklerinin hipnotize edici cırcırlamaları ve daha nice yeni sorun da üretebiliyorum kıçımdan. İlişkiler de böyle. B...

Özlemiştim

Özledim şarkılar bestelemeyi, Şiirler yazmayı, Resimler çizmeyi, Hikayeler uydurmayı... Nefesime alıp ilhamı da, Atmayı özledim basitçe. Duyguların denizlerinde derinleşmedikçe, En dibinden kumlarını çıkartamıyor insan. Batmalısın ki dibine kadar uzanabilmelisin, Boğulmaktan korkamamalı hatta ölebilmelisin. Karmaşık duygularla değil, Kesin hislerinle anlatmalısın. Aşktan bezdirenleri değil de, Aşka umut verenlere anlatmalısın. Rüyalarında O'nu görmeli, Dualarında düşler kurmalısın. Özlemiştim şarkılar bestelemeyi, Şiirler yazmayı, Resimler çizmeyi, Hikayeler uydurmayı... Nefesime alıp ilhamı da, Atmayı özlemiştim basitçe. Oh be!