Yorgun ve uzun geçen bir günün bir akşam üstüydü. Türkiye'deki Fransa Başkonsolosu Alex Du Pain'in evinde akşam yemeğine oturmuş "Ne arıyorum ulan burda?" diye salonda gözlerimi açmış düşünüyordum. Az sonra içeri Alex Du Pain üzerine ipek robdöşambrını giymiş elinde viskisiyle girdi.
"Bakın Alex bey ben jigolo değilim ve sizi sikmeyeceğim." dedim. "Quoi?" diye yanıt verdi. Düşündüm ki Türkçe bilmiyordu."Je ne suis pas un jigolo et je ne vais pas vous niquer." diye Fransızcasını söyledim.
"Ah mon cherie, tabiğki tüğkçe biliyoğum." deyince Türkçe bildiğini anladım. Hemen kendisini düzelttim, Tüğkçe'nin başındaki t harfi büyük yazılır dedim. "Nasıl yağni nasıl yazdığımı neğden biliyoğsunuz" diye yanıt verdi.
Keskin ve net bir sesle yanıtladım : "Bambaşka bir alaca karanlık kuşağındayız!"
"Topu topu bir vize başvurusu yaptım, siz akşamı bekle dediniz ve beni evinize getirerek yemeğe davet ettiniz ama bizden başkası yok. Ne lan bu?" diye merakımı gidermesi için Alex Du Pain'e o en can alıcı sözleri söyledim : "Yine mi bela? Yine mi bela? Nedir çektiğimiz? Bize bu ceza, bize bu ceza, ağır ey tanrım. Bize de bir şans, bize de bir şans, tanı ey kaderim. Fazla yaşamam, fazla yaşamam ah şu gençliğim!"
Alex içten bir şekilde gözlerimin içine baktı ve daha ciddi bir soru sordu : "Salak mısın? Salak mısın?"
Düşündüm de kendimden geçmiştim. Fransa vizesi almaya yol aldığım bir günün sonunda koskoca Fransa başkonsolosunun oturma odasında son derece homoseksüel bir durumla baş başa kalmıştım. Daha doğrusu dünyanın en homoseksüel gözüken toplumunun memleketim temsilcisinin karşısında Rafet El Roman'ın Leyla şarkısını söylüyordum. Hayatımda kendimi hiç bu kadar ibne hissetmemiştim. Neredeyse artık cümlelerime "Ayol" diyerek bile başlayabilirdim.
"E ne bok yememi beklerdiniz?" diye içtenlikle sordum.
"Seni önemli bir göğev için seçtik Onuğ" dedi ... Ve düzeltti "Honeuğ mü demeliydim?"
"Nasıl yani?" diye sordum ve Alex Du Pain anlatmaya başladı...
"Göğüyoğsun ki Onuğ; Fransızlağ olağak biz kültüğleğin amına koymak için pğogğamlandık. Latin kültüğüne de en saçma şiveyi getiğeğek ğe hağfini söyleyemeyen biğ dil soktuk!"
"R harfi mi?" diye merak ettim. "Hayığ Onuğ. O hağfi söylemek bizim için dine küfğetmek gibi bir şeydiğ."
"Lan az önce söyledin! Bir şeydiğ dedin! Aha yaptın!"
"Beni hatalağımla yüzleştiğme Onuğ. Halen utanç duyuyoğum az önceki hatam için."
"E amına kodumun manyağı ne istiyorsun benden?"
"Bundan böyle sen ve tüm toplumun Azeği şivesi konuşacaksınız!"
"Ulan elini yüzünü siktiğim. Topu topu bir vize verecektim gidecektim bir bayram tatili geçirecektim Paris'de tek başıma. Ne istiyorsun ulan benden?"
"Ğuhunu!"
"Neyimi?"
"Ğuhunu!"
"Ğuh ne lan?"
"Ğuh içinde olan"
"Olm Alex Allah yarattı demem zaten olabilecek en ibne ortamda en ibne anımı yaşıyorum sikerim götünü! Başıma bela mısın lan sen ? Versene vizemi!"
"Olmaz Onuğ... Asla olmaz..."
"Ne istiyorsun benden?"
"Azeği şivesinin yanında, ağtık McDonalds'lağda bamya satmaya başlayacaksınız."
"McBamya?"
"Evet McBamya. Biz nasıl tüm dünyayı salyangoz ve kuğbağa bacağı ile yemekten tiksindiğdik. Siz de aynısını yapmalısınız!"
"Ulan Milli Eğitim Bakanı değilim, McDonalds'ın Türkiye genel müdürü hiç değilim. Sapık mısın lan sen?"
"Hayığ Onuğ. Göğevin bitmedi. Biğ de tıpkı ğenault ve peugeot gibi hiç biğ sikime yağamayan çiğkin, konfoğsuz ve hız yapamayan otomobilleğ üğeteceksin!"
"Hoppala ! Olm deli misiniz siz ? Şimdi de beni Otomotiv sektörüne soktun ! Ulan benim maaşımla 10 tane tam altın alamam lan ben! Ne McDonalds'ı ? Ne Otomobilleri ? Ne Azeri şivesi?"
"Hayığ Onuğ. Ne kadar üç kağıtçı ve düzenbaz olduğunu biliyoğum. Fğansa hayğanlığınla buğada okuduğunu, Galatasağay Lisesini bitiğdiğini, ve takma ad olağak Nerval'i kullandığını biliyoğum."
"Nerval dedin! Bak gene R!"
"Sus! Dinle ... ! Seni Tüğkiye'nin McDonalds genel müdüğü yapacağız. Ağdından milyağlağca dolağ sana veğip Otomobil sektöğüne sokacağız. En sonunda da bu ülkede başbakan olacaksın ve eğitim ğefoğmunda dili değiştiğeceksin!"
"Oluğ." dediğimde hayatımın en büyük ibneliğini yaptığını anlamıştım. Ama düşünsenize lan, milyarlarca dolarım olacaktı, McDonalds benim, otomobil sektöründeyim, bir de başbakanım. Garanti Playstation 3 oyunlarını Japonya başbakanıyla konuşup ilk ben alırdım ulan. Düşünsenize Pes2010'u ilk kim oynadı ? Onur ! Hoba !
"Bakın Alex bey ben jigolo değilim ve sizi sikmeyeceğim." dedim. "Quoi?" diye yanıt verdi. Düşündüm ki Türkçe bilmiyordu."Je ne suis pas un jigolo et je ne vais pas vous niquer." diye Fransızcasını söyledim.
"Ah mon cherie, tabiğki tüğkçe biliyoğum." deyince Türkçe bildiğini anladım. Hemen kendisini düzelttim, Tüğkçe'nin başındaki t harfi büyük yazılır dedim. "Nasıl yağni nasıl yazdığımı neğden biliyoğsunuz" diye yanıt verdi.
Keskin ve net bir sesle yanıtladım : "Bambaşka bir alaca karanlık kuşağındayız!"
"Topu topu bir vize başvurusu yaptım, siz akşamı bekle dediniz ve beni evinize getirerek yemeğe davet ettiniz ama bizden başkası yok. Ne lan bu?" diye merakımı gidermesi için Alex Du Pain'e o en can alıcı sözleri söyledim : "Yine mi bela? Yine mi bela? Nedir çektiğimiz? Bize bu ceza, bize bu ceza, ağır ey tanrım. Bize de bir şans, bize de bir şans, tanı ey kaderim. Fazla yaşamam, fazla yaşamam ah şu gençliğim!"
Alex içten bir şekilde gözlerimin içine baktı ve daha ciddi bir soru sordu : "Salak mısın? Salak mısın?"
Düşündüm de kendimden geçmiştim. Fransa vizesi almaya yol aldığım bir günün sonunda koskoca Fransa başkonsolosunun oturma odasında son derece homoseksüel bir durumla baş başa kalmıştım. Daha doğrusu dünyanın en homoseksüel gözüken toplumunun memleketim temsilcisinin karşısında Rafet El Roman'ın Leyla şarkısını söylüyordum. Hayatımda kendimi hiç bu kadar ibne hissetmemiştim. Neredeyse artık cümlelerime "Ayol" diyerek bile başlayabilirdim.
"E ne bok yememi beklerdiniz?" diye içtenlikle sordum.
"Seni önemli bir göğev için seçtik Onuğ" dedi ... Ve düzeltti "Honeuğ mü demeliydim?"
"Nasıl yani?" diye sordum ve Alex Du Pain anlatmaya başladı...
"Göğüyoğsun ki Onuğ; Fransızlağ olağak biz kültüğleğin amına koymak için pğogğamlandık. Latin kültüğüne de en saçma şiveyi getiğeğek ğe hağfini söyleyemeyen biğ dil soktuk!"
"R harfi mi?" diye merak ettim. "Hayığ Onuğ. O hağfi söylemek bizim için dine küfğetmek gibi bir şeydiğ."
"Lan az önce söyledin! Bir şeydiğ dedin! Aha yaptın!"
"Beni hatalağımla yüzleştiğme Onuğ. Halen utanç duyuyoğum az önceki hatam için."
"E amına kodumun manyağı ne istiyorsun benden?"
"Bundan böyle sen ve tüm toplumun Azeği şivesi konuşacaksınız!"
"Ulan elini yüzünü siktiğim. Topu topu bir vize verecektim gidecektim bir bayram tatili geçirecektim Paris'de tek başıma. Ne istiyorsun ulan benden?"
"Ğuhunu!"
"Neyimi?"
"Ğuhunu!"
"Ğuh ne lan?"
"Ğuh içinde olan"
"Olm Alex Allah yarattı demem zaten olabilecek en ibne ortamda en ibne anımı yaşıyorum sikerim götünü! Başıma bela mısın lan sen ? Versene vizemi!"
"Olmaz Onuğ... Asla olmaz..."
"Ne istiyorsun benden?"
"Azeği şivesinin yanında, ağtık McDonalds'lağda bamya satmaya başlayacaksınız."
"McBamya?"
"Evet McBamya. Biz nasıl tüm dünyayı salyangoz ve kuğbağa bacağı ile yemekten tiksindiğdik. Siz de aynısını yapmalısınız!"
"Ulan Milli Eğitim Bakanı değilim, McDonalds'ın Türkiye genel müdürü hiç değilim. Sapık mısın lan sen?"
"Hayığ Onuğ. Göğevin bitmedi. Biğ de tıpkı ğenault ve peugeot gibi hiç biğ sikime yağamayan çiğkin, konfoğsuz ve hız yapamayan otomobilleğ üğeteceksin!"
"Hoppala ! Olm deli misiniz siz ? Şimdi de beni Otomotiv sektörüne soktun ! Ulan benim maaşımla 10 tane tam altın alamam lan ben! Ne McDonalds'ı ? Ne Otomobilleri ? Ne Azeri şivesi?"
"Hayığ Onuğ. Ne kadar üç kağıtçı ve düzenbaz olduğunu biliyoğum. Fğansa hayğanlığınla buğada okuduğunu, Galatasağay Lisesini bitiğdiğini, ve takma ad olağak Nerval'i kullandığını biliyoğum."
"Nerval dedin! Bak gene R!"
"Sus! Dinle ... ! Seni Tüğkiye'nin McDonalds genel müdüğü yapacağız. Ağdından milyağlağca dolağ sana veğip Otomobil sektöğüne sokacağız. En sonunda da bu ülkede başbakan olacaksın ve eğitim ğefoğmunda dili değiştiğeceksin!"
"Oluğ." dediğimde hayatımın en büyük ibneliğini yaptığını anlamıştım. Ama düşünsenize lan, milyarlarca dolarım olacaktı, McDonalds benim, otomobil sektöründeyim, bir de başbakanım. Garanti Playstation 3 oyunlarını Japonya başbakanıyla konuşup ilk ben alırdım ulan. Düşünsenize Pes2010'u ilk kim oynadı ? Onur ! Hoba !
Yorumlar