Ana içeriğe atla

Lincoln ?

Futbolun aslında ne olduğunu keşfettiğimden bu yana nadiren yazarım futbol hakkında biliyorsunuz.

Ama öyle bir dönemimdeyim ki. Artık hiç bir çekinmem yok.

Hertha Berlin maçı...

Lincoln çok iyi oynadı, süperdi, virtüözdü, kaptan çıktı takımı üstlendi ...

Hayır ...

Katılmıyorum.

Tamam ben de Lincoln 'ün oynadığı futbolu izlemeyi sevdim. Çünkü döneminde Roma İmparatorluğu gladyatörleri halkın acısını, fakirliğini ve zavallılığını unutturmak için öne sürmüştü arenalarda. Dünya kültürüne din gibi benimsettirilen bu kültür elbette halen devam eder. Dine hayır diyemediğimiz gibi gladyatörlere de hayır diyemeyiz.

Ancak işin bir de dış cephesi var.

Biz bu maçı nasıl kazandık ?

Harry Kewell bir orta yaptı adamın koluna çarptı ve penaltı aldık. O penaltıyı da şutuna en fazla güvendiğimiz Lincoln değil Baros attı. Demek ki penaltıda Lincoln'ün şutlarından çok Baros'un şutlarına güveniyoruz. Çünkü Baros büyük maçların gol adamı. Bu yüzden ülkesi adına Avrupa kupalarında kupanın gol kralı olabiliyor.

Sonrasında da De Sanctis ayıptır söylemesi kıçımızı kurtardı. Kalede Aykut ya da Orkun olsaydı; belki de 4-1 yenilebilirdik.

Lincoln yaptığı hareketlerle sizi de beni de memnun etti kabul.

Ama futbolda bir "takımın" amacı olan kazanmayı memnun etmedi.

Zaten futbolu memnun edebilseydi bu kadar yetenekli bir oyuncu ...

Ronaldinho yerine O'nu oynatırlardı Brezilya Milli Takımı'nda...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden Türk halkı Fenerbahçe'den nefret eder?

Sevgili Fenerliler, Sizinle hiç alıp veremediğim yok. Aranızda yığınla dostum, ağabeyim, çok sevdiğim insanlar da var. Ama Türkiye'deki herkes sizin başarısız olmanızdan neden mutlu oluyor biliyor musunuz? Çünkü siz her hafta şampiyonluğunuzu ilan ediyorsunuz. Rakiplerinizle dalga geçiyor, biri düzgün bir hareket bile yapsa "helal olsun" deme delikanlılığını gösteremiyorsunuz. Galatasaray ve Beşiktaş arasında bir rakabet olsa da, Galatasaraylı taraftarlar Beşiktaş maçına "Çarşı"yı yaşamak için gider. Onlar kazanırsa da "helal olsun" der. Geçen sene Beşiktaş şampiyon oldu. Galatasaraylılar olarak "helal olsun" dedik. Bu yıl Bursaspor kazandı, tekrar "helal olsun" diyoruz. Bunu sadece biz değil, Türkiye'de sizin dışınızda herkes yapıyor. Siz anonsçuyu günah keçisi ilan ederken, geçen sene küme düşmekten takımını kurtaran ve bu yıl tarih yazarak şampiyon yapan Ertuğrul Sağlam'a bir "helal olsun" demekten acizsiniz. Si...

30 yaş sonrasında yalnızlık

Yalnızlıkta kayboluyorum bazen. Avucumdan kum tanesi gibi akıp giden zamanın peşinden akan gözyaşım da yok. Mâlikanesi ise hiç yok... Ölümle hayatın varolduğunu keşfetmeye yolalmış nefsime, nefes atışlarıma eşlik edecek kadar deli başka bir mahlukat bulamadım henüz. Belki de bu yüzden yalnızlığı seçiyorum. Geceleri aynı televizyon kanallarını seyredip, sonra bilgisayara dönüp, oyun oynayıp, beraber dergi okumayı istediğim herhangi biri yok. Bunları sanırım en iyi kendimle yaşıyorum. Kalabalık bir şehrin kalabalık yollarında vakit öldürüp, kalabalık bir şirketin kalabalık diyaloglarına uyanık hayatımın %80'ini adamışken, geride kalan %20'de kendimle başbaşa vakit geçirmek istiyorum sanırım. Bazen herşeyden uzaklaşıp, çiftliğe gidip, orada atlarla yaşayasım geliyor. Ama, çiftliğe gidip orada 6 saat geçirdikten sonra da atların boku, sivrisinekler, keneler, cırcır böceklerinin hipnotize edici cırcırlamaları ve daha nice yeni sorun da üretebiliyorum kıçımdan. İlişkiler de böyle. B...

Özlemiştim

Özledim şarkılar bestelemeyi, Şiirler yazmayı, Resimler çizmeyi, Hikayeler uydurmayı... Nefesime alıp ilhamı da, Atmayı özledim basitçe. Duyguların denizlerinde derinleşmedikçe, En dibinden kumlarını çıkartamıyor insan. Batmalısın ki dibine kadar uzanabilmelisin, Boğulmaktan korkamamalı hatta ölebilmelisin. Karmaşık duygularla değil, Kesin hislerinle anlatmalısın. Aşktan bezdirenleri değil de, Aşka umut verenlere anlatmalısın. Rüyalarında O'nu görmeli, Dualarında düşler kurmalısın. Özlemiştim şarkılar bestelemeyi, Şiirler yazmayı, Resimler çizmeyi, Hikayeler uydurmayı... Nefesime alıp ilhamı da, Atmayı özlemiştim basitçe. Oh be!