Bu komiklik yapmaya çalıştığım değil, romantik bir anım. Romantizmi sevmiyorsanız okumayın; lakin anlayamazsınız. Hatta galiba bu hikayeyi sadece kadınlar anlayabilir...
Çarşamba günüydü... Tam Tansaş'a girerken ürkek bir şekilde bir köşeye sünmüş bir siyah kedi gördüm.
Korkuyordu insanlardan. Çünkü siyah kedinin uğursuzluğu kafamızın bir köşesine sinmiş olsa gerek; kaçıyordu insanlardan kendinden utanç duyarcasına.
Sevmek için yol aldım, korktu kaçtı.
Tamam dedim o kediye mama alacağım.
İçeri girdim; her gece efkarımı dağıttığım rakımı, çekirdeğimi ve sigaramı alıp çıktım. Gördüm gene o siyah kediyi orada.
"Unuttum" dedim kendime kedinin mamasını.
Girdim içeri geri Tansaş'a sadece o mama için. Gittim aldım 4,5 milyonluk benim için küçük ama kediler için büyük bir poşette kedi mamasını. Hatta dedim ki kendime "Bundan böyle bu kedi maması poşedini yanımda taşıyıp sokaktaki kedilere vereceğim".
Kuyruğa girdim gişe gibi şeyin önünde. Benim tam önümde kızıl saçlı dünya güzeli ama içi buruk, parmağında da evlilik yüzüğü olmayan bir kadın vardı. Yüzüne baksanız hüzünlüydü aslında. Hani romantik bir erkeğin "Adın ne?" diye sormak istediği ama soramadığı kadınlardan biriydi.
Ben işte o romantik erkeklerden biriydim ve adını soramadım.
Yanaklarında güzellik çilleri, ellerinde yarım yamalak boyadığı o muhteşem saç rengine uyan ojesi vardı. O Prada kadar, Versace kadar ve Valentino kadar güzel giyinmeyi bilen ama sadece elinden geleni yapandı.
Tıpkı benim az önce aldığım gibi bir "Yeşil İzmir Rakısı" alıyordu. Kasiyerdeki kız "Efkar dağıtacaksınız galiba bu gece" dedi.
Kızıl saçlı ve çilli güzel kız gülümsedi ama bir şey söylemedi. Efkarı derindi.
Belkide sevdiği O'nu hiç sevmemişti, belki de O'nu sevdiğini söyleyen bir adam O'nu kandırmıştı.
Sıra bana geldi. Kasiyerdeki kız "Kendi kedinize mi alıyorsunuz?" diye sordu.
"Hayır ... Evimde kedim yok, sokak kedileri için" dedim.
Kasiyer kız da "Böyle alanlar hep çıkıyor, ve hep sizin aldığınız mamayı alıyorlar" dedi.
Ve o kasiyer kızın hayatını düşündüm. Kimbilir belki de hayatının basit bir yere hapis olduğunu düşünüyordu.
Ve düşündüğü bu basitlik içerisinde en azından alış veriş yapan insanların hayatlarından biraz tad alıp başka bir hayatı yaşamak istiyordu...
Benzerine önceki hafta sonu MediaMarkt'da rastlamıştım. Kasiyer bölümündeki iki kız aralarında tartışıyordu. "Sana bunu yapmalarına izin vermemelisin" demişti birisi, öbürü de "Ne yapabilirim ki?" diye sormuştu. Ben de yaptığım alış verişi unutup "Kızım bu Dünya erkeklerin Dünyası. Ya cazgır olursun ya da seni ezer geçerler" dedim. Gülümseyerek bana baktılar. Masumca "Biz zaten öyleyiz merak etme" dediler. Ben de "Demek ki 5 milyar maaş alıyorsunuz?" dedim. Onlar da gülümseyerek "5 Milyar mı?" diye baktılar. Ama ikisinin gözünde de bana değin bir aşk bakışı vardı. Sanki o an onlara "Benimle evlenir misin?" diye sorsam "Evet!" diye haykıracak noktadalardı.
Tansaş'dan çıktığımda o kızıl saçlı yüzü çilli güzel kız mama almak için geri döndüğüm kediyi seviyordu. Hani benim sevilmemden kaçan o siyah kediyi!
Aslında o an anladım. Kadınlar ve kediler arasında bir bağ vardı. Kedilere erkeklerin nankör deme sebebi buydu.
Bir erkek bir kadını sevmekten vazgeçerse, o kadın da o adamı sevmezdi. Tıpkı bir kedi gibi ...
Önce ürktüm, az önce hayran olduğum kıza nasıl yaklaşacağımı bilemiyordum. Zar zor mama poşedini açmaya çalıştım. Heyecanlanınca ellerimle açamadım, dişimle kemirerek açmak zorunda kaldım.
İki avuç mamayı önüne bıraktım; kızıl saçlı ve yüzü çilli güzel kız "Ne mutlu olur şimdi" dedi efkarını bir köşeye bırakarak.
Tek kelime edemedim. Mamasını bıraktım ve o kedinin yüzüme bakmasına izin vermeyerek kaçtım oradan. "İyi akşamlar" dedim aşık olabileceğim kadına; yüzüne bakmayarak.
O da "İyi akşamlar" dedi. Ama ses tonunda sevda vardı.
Tam evime yürürken kendi kendime düşündüm "İnşallah O kadını bir daha görürüm, ve o sefer de bu kadar ürkek olmam".
Ama ürkekliğimi anladım. Tıpkı en başta sevmeye çalıştığım o kedinin ürkekliğiydi bu.
Halbuki hayatımın en son gününe dek sevebilirdim. Ama o an o kadar aniydiy ki... Korktum ...
İki gün geçti. Dündü. Cuma akşamıydı. İş servisim beni eve bırakmış E-5'den evime yürüyordum.
Önce evime doğru yürüdüm, tam kapıdan girerken rakımın kalmadığını hatırladım.
"Unuttum" dedim kendime; ve tıpış tıpış adımlarla evimin 50 metre ötesinde bulunan Tansaş'a yöneldim.
Ama bu cuma günü çantam yanımda yoktu. Kedi mamam da yanımda yoktu.
Tansaş'a girerken o siyah kediyi tekrar gördüm. Ama nedense bu sefer ya beni hatırladı ya da beni sevmek istedi.
Sevdim ben de. Bir kaç dakika sürdü ve kulağına fısıldadım : "Sana çok güzel bir mama alacağım."
İçeri doğru yönelirken ayaklarımı takip ediyordu.
"Kal burda" dedim. "Sana mamanı getireceğim."
İçeri girip o kolunuzda taşınan alış veriş sepetlerinden aldım.
Direk kedi mamalarının reyonuna yöneldim ve Whiskas'ın o pahalı somonlu mamalarından aldım maaşım aslında o kadar çok olmamasına rağmen.
Efkarım için "Yeşil İzmir Rakısı" ve bir paket sigara'yı da hesaba ekledikten sonra kapı önüne çıktım.
Bu sefer de hayatımda gördüğüm en güzel sarışın kadın o siyah kedinin sündüğü köşede mama veriyordu siyah kedime.
Yaklaştım, ben de "Mama aldınız mı ? Ben de almıştım" dedim; Whiskas'ı elimde taşırken. Sarışın güzel kadın "O bayılır sulu yemeklere, delirir şimdi" dedi.
Whiskas'ı açtım somonu önüne koydum. Siyah kedi delirircesine daldı yeme.
Utangaçca "Ben de çantamda mama taşırım ama bugün unutmuşum" dedim.
O güzel kadın da "Ben de hep taşırım" diyerek çantasındaki mama poşedini gösterdi.
Ama o sarışın kadın ... Gözlerinden aşk, saçlarından ahenk, gülümsemesinden mutluluk ve huzur fışkırıyordu.
Gene bir şey diyemedim.
Utandım ürktüm. "İyi akşamlar ve iyi bayramlar" diyerek kafamı çevirerek kaçtım.
O da aynısını söyledi. Ama ses tonunda sevda vardı.
Halen kendime soruyorum.
Tansaş'ın önünde ya da herhangi bir yerde... Yemini verdiğim kediyi seven bir kadın sevgilim olabilir mi ?
Keşke ...
Çarşamba günüydü... Tam Tansaş'a girerken ürkek bir şekilde bir köşeye sünmüş bir siyah kedi gördüm.
Korkuyordu insanlardan. Çünkü siyah kedinin uğursuzluğu kafamızın bir köşesine sinmiş olsa gerek; kaçıyordu insanlardan kendinden utanç duyarcasına.
Sevmek için yol aldım, korktu kaçtı.
Tamam dedim o kediye mama alacağım.
İçeri girdim; her gece efkarımı dağıttığım rakımı, çekirdeğimi ve sigaramı alıp çıktım. Gördüm gene o siyah kediyi orada.
"Unuttum" dedim kendime kedinin mamasını.
Girdim içeri geri Tansaş'a sadece o mama için. Gittim aldım 4,5 milyonluk benim için küçük ama kediler için büyük bir poşette kedi mamasını. Hatta dedim ki kendime "Bundan böyle bu kedi maması poşedini yanımda taşıyıp sokaktaki kedilere vereceğim".
Kuyruğa girdim gişe gibi şeyin önünde. Benim tam önümde kızıl saçlı dünya güzeli ama içi buruk, parmağında da evlilik yüzüğü olmayan bir kadın vardı. Yüzüne baksanız hüzünlüydü aslında. Hani romantik bir erkeğin "Adın ne?" diye sormak istediği ama soramadığı kadınlardan biriydi.
Ben işte o romantik erkeklerden biriydim ve adını soramadım.
Yanaklarında güzellik çilleri, ellerinde yarım yamalak boyadığı o muhteşem saç rengine uyan ojesi vardı. O Prada kadar, Versace kadar ve Valentino kadar güzel giyinmeyi bilen ama sadece elinden geleni yapandı.
Tıpkı benim az önce aldığım gibi bir "Yeşil İzmir Rakısı" alıyordu. Kasiyerdeki kız "Efkar dağıtacaksınız galiba bu gece" dedi.
Kızıl saçlı ve çilli güzel kız gülümsedi ama bir şey söylemedi. Efkarı derindi.
Belkide sevdiği O'nu hiç sevmemişti, belki de O'nu sevdiğini söyleyen bir adam O'nu kandırmıştı.
Sıra bana geldi. Kasiyerdeki kız "Kendi kedinize mi alıyorsunuz?" diye sordu.
"Hayır ... Evimde kedim yok, sokak kedileri için" dedim.
Kasiyer kız da "Böyle alanlar hep çıkıyor, ve hep sizin aldığınız mamayı alıyorlar" dedi.
Ve o kasiyer kızın hayatını düşündüm. Kimbilir belki de hayatının basit bir yere hapis olduğunu düşünüyordu.
Ve düşündüğü bu basitlik içerisinde en azından alış veriş yapan insanların hayatlarından biraz tad alıp başka bir hayatı yaşamak istiyordu...
Benzerine önceki hafta sonu MediaMarkt'da rastlamıştım. Kasiyer bölümündeki iki kız aralarında tartışıyordu. "Sana bunu yapmalarına izin vermemelisin" demişti birisi, öbürü de "Ne yapabilirim ki?" diye sormuştu. Ben de yaptığım alış verişi unutup "Kızım bu Dünya erkeklerin Dünyası. Ya cazgır olursun ya da seni ezer geçerler" dedim. Gülümseyerek bana baktılar. Masumca "Biz zaten öyleyiz merak etme" dediler. Ben de "Demek ki 5 milyar maaş alıyorsunuz?" dedim. Onlar da gülümseyerek "5 Milyar mı?" diye baktılar. Ama ikisinin gözünde de bana değin bir aşk bakışı vardı. Sanki o an onlara "Benimle evlenir misin?" diye sorsam "Evet!" diye haykıracak noktadalardı.
Tansaş'dan çıktığımda o kızıl saçlı yüzü çilli güzel kız mama almak için geri döndüğüm kediyi seviyordu. Hani benim sevilmemden kaçan o siyah kediyi!
Aslında o an anladım. Kadınlar ve kediler arasında bir bağ vardı. Kedilere erkeklerin nankör deme sebebi buydu.
Bir erkek bir kadını sevmekten vazgeçerse, o kadın da o adamı sevmezdi. Tıpkı bir kedi gibi ...
Önce ürktüm, az önce hayran olduğum kıza nasıl yaklaşacağımı bilemiyordum. Zar zor mama poşedini açmaya çalıştım. Heyecanlanınca ellerimle açamadım, dişimle kemirerek açmak zorunda kaldım.
İki avuç mamayı önüne bıraktım; kızıl saçlı ve yüzü çilli güzel kız "Ne mutlu olur şimdi" dedi efkarını bir köşeye bırakarak.
Tek kelime edemedim. Mamasını bıraktım ve o kedinin yüzüme bakmasına izin vermeyerek kaçtım oradan. "İyi akşamlar" dedim aşık olabileceğim kadına; yüzüne bakmayarak.
O da "İyi akşamlar" dedi. Ama ses tonunda sevda vardı.
Tam evime yürürken kendi kendime düşündüm "İnşallah O kadını bir daha görürüm, ve o sefer de bu kadar ürkek olmam".
Ama ürkekliğimi anladım. Tıpkı en başta sevmeye çalıştığım o kedinin ürkekliğiydi bu.
Halbuki hayatımın en son gününe dek sevebilirdim. Ama o an o kadar aniydiy ki... Korktum ...
İki gün geçti. Dündü. Cuma akşamıydı. İş servisim beni eve bırakmış E-5'den evime yürüyordum.
Önce evime doğru yürüdüm, tam kapıdan girerken rakımın kalmadığını hatırladım.
"Unuttum" dedim kendime; ve tıpış tıpış adımlarla evimin 50 metre ötesinde bulunan Tansaş'a yöneldim.
Ama bu cuma günü çantam yanımda yoktu. Kedi mamam da yanımda yoktu.
Tansaş'a girerken o siyah kediyi tekrar gördüm. Ama nedense bu sefer ya beni hatırladı ya da beni sevmek istedi.
Sevdim ben de. Bir kaç dakika sürdü ve kulağına fısıldadım : "Sana çok güzel bir mama alacağım."
İçeri doğru yönelirken ayaklarımı takip ediyordu.
"Kal burda" dedim. "Sana mamanı getireceğim."
İçeri girip o kolunuzda taşınan alış veriş sepetlerinden aldım.
Direk kedi mamalarının reyonuna yöneldim ve Whiskas'ın o pahalı somonlu mamalarından aldım maaşım aslında o kadar çok olmamasına rağmen.
Efkarım için "Yeşil İzmir Rakısı" ve bir paket sigara'yı da hesaba ekledikten sonra kapı önüne çıktım.
Bu sefer de hayatımda gördüğüm en güzel sarışın kadın o siyah kedinin sündüğü köşede mama veriyordu siyah kedime.
Yaklaştım, ben de "Mama aldınız mı ? Ben de almıştım" dedim; Whiskas'ı elimde taşırken. Sarışın güzel kadın "O bayılır sulu yemeklere, delirir şimdi" dedi.
Whiskas'ı açtım somonu önüne koydum. Siyah kedi delirircesine daldı yeme.
Utangaçca "Ben de çantamda mama taşırım ama bugün unutmuşum" dedim.
O güzel kadın da "Ben de hep taşırım" diyerek çantasındaki mama poşedini gösterdi.
Ama o sarışın kadın ... Gözlerinden aşk, saçlarından ahenk, gülümsemesinden mutluluk ve huzur fışkırıyordu.
Gene bir şey diyemedim.
Utandım ürktüm. "İyi akşamlar ve iyi bayramlar" diyerek kafamı çevirerek kaçtım.
O da aynısını söyledi. Ama ses tonunda sevda vardı.
Halen kendime soruyorum.
Tansaş'ın önünde ya da herhangi bir yerde... Yemini verdiğim kediyi seven bir kadın sevgilim olabilir mi ?
Keşke ...
Yorumlar