Sokakların kokusu o kadar temiz ki İstanbul'un yaz gecelerinde....
Ama gündüzleri anlayamıyorum.
Egzozundan neredeyse yakında katı bok çıkacak seviyede zibilyon arabanın muayenelerden nasıl geçtiğini anlayamıyorum.
Evimin karşısında ana yapı'nın son 10 yıldır inşaatına devam ettiği iki binanın şu güne kadar çıkardığı toz ile Çin Seddi yapılabilecekken nasıl bitmedi bu inşaatlar anlayamıyorum.
Ama gecesi o kadar güzel ki.
Ne sabah 6 akşam 9 mesai yapan dilencileri, çingeneleri ve işportacıları var ne de tabakhaneye bok yetiştirme görevini üstlenen kurye ve restoranların mopetleri rahatsız ediyor.
Ilık ılık süzülüyor rüzgarı ruhunuza "huzur" diye fısıldayaraktan.
Gündüzleri kalabalık olan sokağı arada bir tek tük yavaşça giden yaşlıca bir arabanın ışıkları rahatsız ediyor. O ışıkların asfaltta yansıması bile ay ışığının denizde yansıması gibi. O yaşlı arabanın motor sesi de zaten küçük bir balıkçı teknesinin hınzırca geceyarısı uyuyan balıkları avlama seansı gibi.
Sokakların kokusu o kadar temiz ki İstanbul'un yaz gecelerinde....
Sessizliği ruhunuzu okşuyor. Kendiniz dışında sizi dinlemeyen insanları dinlemek zorunda da kalmıyorsunuz.
Ihlamur ağacının hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar muhteşem kokusu tüm sokağı kaplamış. Gözlerinizi kapadığınızda, cennetin bahçesinde dolaşıyor gibisiniz.
Ama zaman geçiyor.
Bir kaç saat sonra insanların değil de dünyanın tanrısı kızıllığıyla esneyecek ardından uyanıp yaşamı tekrar doğuracak bu sokaklarda.
Gideceğini biliyorsunuz bu kokunun, bu sessizliğin ve bu güzelliğin.
İşte bu yüzden bir daha asla görmeyeceğiniz sevgiliniz gibi bakıyorsunuz ve kokluyorsunuz sokakları....
Sokakların kokusu o kadar temiz ki İstanbul'un yaz gecelerinde....
Ama gündüzleri anlayamıyorum.
Egzozundan neredeyse yakında katı bok çıkacak seviyede zibilyon arabanın muayenelerden nasıl geçtiğini anlayamıyorum.
Evimin karşısında ana yapı'nın son 10 yıldır inşaatına devam ettiği iki binanın şu güne kadar çıkardığı toz ile Çin Seddi yapılabilecekken nasıl bitmedi bu inşaatlar anlayamıyorum.
Ama gecesi o kadar güzel ki.
Ne sabah 6 akşam 9 mesai yapan dilencileri, çingeneleri ve işportacıları var ne de tabakhaneye bok yetiştirme görevini üstlenen kurye ve restoranların mopetleri rahatsız ediyor.
Ilık ılık süzülüyor rüzgarı ruhunuza "huzur" diye fısıldayaraktan.
Gündüzleri kalabalık olan sokağı arada bir tek tük yavaşça giden yaşlıca bir arabanın ışıkları rahatsız ediyor. O ışıkların asfaltta yansıması bile ay ışığının denizde yansıması gibi. O yaşlı arabanın motor sesi de zaten küçük bir balıkçı teknesinin hınzırca geceyarısı uyuyan balıkları avlama seansı gibi.
Sokakların kokusu o kadar temiz ki İstanbul'un yaz gecelerinde....
Sessizliği ruhunuzu okşuyor. Kendiniz dışında sizi dinlemeyen insanları dinlemek zorunda da kalmıyorsunuz.
Ihlamur ağacının hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar muhteşem kokusu tüm sokağı kaplamış. Gözlerinizi kapadığınızda, cennetin bahçesinde dolaşıyor gibisiniz.
Ama zaman geçiyor.
Bir kaç saat sonra insanların değil de dünyanın tanrısı kızıllığıyla esneyecek ardından uyanıp yaşamı tekrar doğuracak bu sokaklarda.
Gideceğini biliyorsunuz bu kokunun, bu sessizliğin ve bu güzelliğin.
İşte bu yüzden bir daha asla görmeyeceğiniz sevgiliniz gibi bakıyorsunuz ve kokluyorsunuz sokakları....
Sokakların kokusu o kadar temiz ki İstanbul'un yaz gecelerinde....
Yorumlar