Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Galatasaray'ın bu futbolunu izlemek

Galatasaray'ın bu futbolunu izlemek nasıl bilir misiniz ? Farzedelim Angelina Jolie ve Brad Pitt'in en iyi performanslarını sergilediği bir seks kasedi olsaydı; işte bu Galatasaray'ın şu an oynadığı futbolu izlemekten aldığım zevki tanımlayabilirdi. Dünya üzerindeki en fakir bir milyon insanı bulup, yan yana getirip hepsinin sıçtığı boku altına çevirip onlara vermektir Galatasaray'ın şu an oynadığı futbolu izlemek. Kanserin çözümünün bulunması anında kanser hastalarının hissettiğidir Galatasaray'ın şu an oynadığı futbolu izlemek. Sokakların en sessiz halinde Guns N Roses'ın tekrar birleşerek (Izzy dahil) sokaklarda kasım aylarında "November Rain" 'i söylemesidir Galatasaray'ın şu an oynadığı futbolu izlemek. Victoria's Secret modellerinin hepsiyle sevişmektir aynı anda Galatasaray'ın şu an oynadığı futbolu izlemek. Orgazm üzerine orgazm, onun da üstüne bir daha orgazmdır Galatasaray'ın şu an oynadığı futbolu izlemek. Teşekkürler Gal

Hazreti Melih Gökçek

Hayatım boyunca kendime bir idol, bir kahraman, bir muhteşem insan aradım durdum ama başarılı olamadım. Batman uçmuyordu. Süpermen ve Örümcek Adam zengin değildi. Wolverine'in bile salakça bir sakalı vardı. Ama muhteşem adamı, hatta kusursuz adamı beni çocukluğuma, hatta anaokulu günlerime gönderen ulu önderim Melih Gökçek'de buldum. Anaokulu günlerimden bu yana ilk defa olgun bir insan kendisine "Beyefendi şunları bunları yaptınız" diyen Dalai Lama kılıklı adama karşı kulaklarını baş parmaklarıyla kapatıp "Tadadada dada!" diyip dilini çıkartabildi. Ertesi gün çekinmedi üzerinde o adamın ve başka kurumların isimlerini yazan balonları basın önünde bir bir iğneyle patlattı. Bu benim düşünü kurduğum ama yapamadığım, hayalleri hala ölünce gideceğim cennetin bir köşesini süsleyen fantezilerdi. Ama bu muhteşem adam bunları yaptı. Melih Gökçek yarın "Mislam" diye bir din kursun o "Mislam" denilen dinin ilk kulu olurum. Melih Gökçek bana "Bi

Bu yıl niye dert ettiğimi asla anlamadığım 10 şey

1) Var mısın yok musun yarışmasındaki yarışmacıların kazandığı para. 2) Almanya'daki geberip gebermeyeceği belli olmayan yavru kutup ayısı. 3) Amy Winehouse'a ne olacağı. 4) Yaradanın eşekler için de bir cennet yaratıp yaratmadığı. 5) Bülent Ersoy'un evlilikleri. 6) Melih Gökçek. 7) How I Met Your Mother'da Barney'nin Robin'e aşkı. 8) Madagascar çizgi filminin reklamı diye dağıtılan poker kağıtlarının çocukların büyüyünce kumarbaz olmasına etkisi. 9) Kadınların osurup osurmadığı. 10) Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar.

Bu yıl niye dansettiğimi asla anlamadığım 10 şarkı

1) Sezen Aksu - İzmir'in kızları (döndüm ve izmirli oldum) 2) Alex - Depresif Polyanna (şarkı isminden belli) 3) Murat Dalkılıç - Kasaba (ne ateş olur ne soba?!?) 4) Yasemin Kumral - Bim Bam Bom (gayliğin üst noktası) 5) Rihanna - Umbrella (ela ela ela) 6) Shantel - Disco Boy (dibidibidey diboboboboy I wanna be a disco boy) 7) Demet Akalın - Bebek (bi de miami yapalım hohoyt) 8) Bengü - Gezegen (gezegendeki son gemiye binip çek git luke skywalker) 9) Rafet El Roman - Aşk-ı Virane (iki erkeğin aşk düeti) 10) Sıla - ...Dan sonra (götüne güvenen şöyle gelsin?!?)

Süpermen, Betmen, Örümcek Adam ve Ben

Kurban bayramında ciğerimi içki endüstrisine kurban verdikten sonra, pazar gününü biraz daha sakin geçirmeye karar verdim. En başta sabahleyin kiliseye giderek şehirdeki tüm yalnız turist ve bekareti fazla önemsemeyen kadınların telefonlarını "senin için din değiştirmeyi düşünürüm biliyor musun?" diyerek aldım. Sonrasında da "Mal mıyım ben hatunların telefonları bende durursa ne yapıcam?" diyerek telefonlarını iade edip telefon numaralarını aldım. Şimdi düşünüyorum da keşke ben de kalsaydı o telefonlar. Sokakta paraya bozdurup o parayı görevini sadık bir şekilde yapan Dünya'nın en eski mesleğini yapan muhteşem kadınlara verebilirdim. Ancak bunun yerine o küçük mumlardan satın alıp, kiliseye de üç beş kuruş katkıda bulunup mumları Meryem Ana heykelinin önündeki adak yerine diktim. Hayatta bazen önemli maceralar yaşarsınız ve bu maceralarda hedefiniz bellidir. Everest' in tepesine Galatasaray bayrağı asmak, Boğaziçi Köprüsü'nden Boğaz'a işemek, 23 katl

Lincoln ve Baros

Hagi'den bu yana ilk defa Galatasaray'a güveniyorum. Lincoln ve Baros'un oynadığı futbolu mantıklı bir insanın herhangi bir kelimesi tanımlayamaz. Bu takım şu anki haliyle Saracoğlu'nda UEFA'yı kazanır. Kimse ama kimse bizi yenemez buna eminim. Lincoln hayatının en iyi futbolunu oynuyor. Ronaldinho gibi neredeyse. Baros hayatının en iyi futbolunu oynuyor. Eski Ronaldo gibi neredeyse. Bir Galatasaraylı olarak şu takımı izlemek Dünya üzerinde çekilmiş en iyi porno filmini izlemekten çok daha zevkli. Bu ne be ? Sağolun be aslanlar ! Sağolun !

Sevilmemek

Ne kadar zor değil mi bunu duyması ? Sevilmemek. Kendinize tekrarlayın şu lafı... "Sevilmemek..." Sevilmemeniz... Belki bir arkadaşınızdır, belki bir aile bireyinizdir, belki sevgilinizdir; hatta belki de işinizden biridir. Siz onları bir insan olarak seversiniz. Onlar ne isterse yapmayı gözü kapalı olarak kabul edebilirsiniz. Onlar hakkında belki de tek bir kötü kelime bile söylemeyebilirsiniz arkalarından. Onlar biriyle mutlu olsun diye çöpçatanlık bile yapmaya çalışırsınız belki de kendinize bile hayrınız yok iken. Ama belki de değeri yoktur. Çünkü o kişi sizin O'nu sevdiğiniz kadar sevmiyordur. Belki de hiç sevmiyordur. Yaptığınız hiç bir şeyin de hiç bir anlamı yoktur. Biraz gönül kırıcıdır ama hayata değin öğretir. 4s kuralı hakimdir belki. Kimbilir... Buruk bir hikaye sundum bugün. Buruğum çünkü bugün. Özürlerimi sunarım... Sağlıcakla kalın...

Kadınların geçmişlerini yargılamak

Bugün ofiste gerçi ben biraz sarhoşken garip bir tartışma yaşadım (Önceki akşamdan kalma. Bir de bu sabahtan. Bir de bugün ofisteyken... Neyse, evet alkoliğim!) Ofisten arkadaşım Tolga dün akşam muhteşem bir kızla tanıştığını ve O'nu evine bıraktığını söyledi. Ama tüm arkadaşlarının O'nunla ilişki yaşaması Tolga için itici bir etkendi ve ben bunu hala kabul edemiyorum. Kadınlar geçmişlerinde istediklerini yaşayabilirler. Bir ilişkide de önemli olan geçmişte ne olduğu değil, gelecekte ne olacağıdır. O kızın gözlerinin içine bakarak çok güzel bir ilişkiyi görebiliyorsanız O kız istediğini yaşamış olabilir. Aynı anda bir kaç erkekle bile olsa. Çünkü erkekler yalan söylemeyin... Olur da aynı anda iki kızla ilişki yaşayabilme olanağınız varsa yaşarsınız. Hiç biriniz ama hiç biriniz buna hayır demez. Hatta daha yeni evlenmiş balayından dönenleriniz bile. (Pardon sırrınızı açıkladım :) ups) Kadınların bir et parçası olarak görülmesi çok ama çok yalnıştır. Çünkü iki adet göğüsü de men

Eski ilişkileri unutmak

Her yeni ilişkide saçma ama kıskançça sevdiğiniz insanın eski sevgililerine değin tüm anılarının silinmesini isteriz çoğumuz. Kimi zaman bu eski anılar fotoğraflardır, kimi zaman hediye edilmiş bir t-shirt ya da kazaktır, ve kimi zamanda bir tatil anısıdır. (hani şu ters çevirdiğinizde karlar yağan şehir mekanları şeylerinden) Ama biliyor musunuz ? Bu yanlış. Eski ilişkileriniz ne kadar kötü bitmiş olursa olsun ya da yeni sevgiliniz ne kadar kıskanç olursa olsun geçmişinizi unutmamalısınız. Çünkü yeni sevgilinize karşı davranışınız eski sevgililerinizin size davranış şekliyle şekillenmişdir. Önceki kız arkadaşınız eski erkek arkadaşıyla hala arkadaşken sizi terkedip eski sevgilisine mi döndü? Bir daha asla ve asla kız arkadaşlarınızın eski erkek arkadaşlarıyla hiç bir şekilde kontak kurmasına izin vermezsiniz. Önceki kız arkadaşınız sizi ay dönümlerini, yıl dönümlerini ve doğum günülerini unuttunuz diye sizi terk mi etti? Bir daha asla ve asla kız arkadaşınızla ay dönümlerinizi, yıl dö

Yeniçeri

Bir dizi ya da film tretmanımsı bir şeyim vardı. Okuyup yorumlayabilirseniz minnettar kalırım. Yeniçeri 1. Sezon 1 - 13 bölüm 1370 ilkbaharında; Karadeniz'in Bolu kırları küçük bir çocuğun neredeyse boyuna eşittir. 7 yaşındaki Hasan kırlar arasında Ayşe ile beraber koşturmaktadır. Bu koşuşturma sırasında da kolları kırları okşarken, parmakları birbirlerine yakın geçer. Bu sırada köyde Hasan'ın annesi Hasan'ın babasıyla tartışmaktadır. Hasan'ı yeniçeri yapabilirlerse fakir yaşamlarının sona ereceğini, çocuklarının yeniçerilik zenginliğiyle onlara da bakacağını söyler. Baba en başta bunu istemese de; sonunda o da razı olur. Turnacıbaşı ağası şehirdedir ve yeniçeri olacak çocukları aramaktadır. Bu dönemde aslında durum biraz daha farklıdır. Tarihte de gerçekten; gayrımüslim aileler çocuklarını yeniçeri yapabilmek için kapıkulu ağalarına rüşvet verirlerdi. Şehirde anneler, babalar Turnacıbaşı ağasına küçük altın torbaları vermektedirler. Hasan'ın da annesi aynısını yapa

Kurbanlık koyunun laneti

Yıllardır devam eden bir gelenek vardı. Koyunlar toplanıp, genelde otoban ve körüklü otobüslerin geçtikleri yol güzergahlarında "Kurbanlık koyun bulunur" yazılı pankartların arkasında yalnız ama aziz bir şekilde bulunurlardı. Her ne kadar onlara bakan ve alan insanlara "meeeeeee" deseler de içlerinden "ibneeeeeeeee" diye bir ses çıkardı. Hazreti İbrahim'in oğlunun kellesini kesme psikopatlığından binlerce yıl geçmiş (ulan baban senin kelleni kesmek istiyor yeni bir tanrı için, büyüdün diyelim. Elinde bir bıçak var ve senin kelleni "Buyrun yahve" diyen bir adamla karşı karşıyasın, ne yaparsın? (o dönemde Allah'ın adı Allah değil Yahve idi hatta Yahudiler "tetragamon" diyorlardı (söylenemeyen dört harf) ne çok iç parantez girdim ulan. )))) (Bir tane parantez fazla oldu galiba) Olmasına rağmen ? (Cümlenin şeklini kaçırdım şimdi, bir çeşit isim ya da sıfat tamlaması ama tamamlıyamıyorum şimdi) Neyse konuyu dağıtmayalım. Bir koyunun

Huntelaar

Bu Dünya üzerinde futbol oynayan en sevdiğim futbolcu; Galatasaray'dan sonra en sevdiğim futbol takımına transfer oldu. "Galatasaraylı dediğin İspanya'da Barcelona'yı tutar!" demeyin. Barcelona elindekilerinin değerini bilmeyen Fenerbahçe gibi bir takımdır. Şu ana kadar takımları için oynadığı 233 maçta 172 gol atabilen; sadece Ajax'da 128 maçta 105 gol atabilen bir gol makinası değil bu adam. Bu adam Van Basten daha beter röveşata goller atabilen, takımın lideri olabilen, en olmadık anda ortaya çıkıp "Bu takım bu maçı kazanacak" diyen; kanımca Dünya'nın en iyi futbolcusu. Bu adam yeryüzündeki en iyi futbol oynayabilen Hollandalı. Bu durumda zaten 5 tane Hollandalıyla gemisini yüzdüren Real Madrid bir kişi daha alsa Huntelaar'ı alıcaktı. Ne mutlu ki aldılar. Real Madrid büyük ihtimal bu sezon şampiyon olamaz. Kaçırdılar limanı, çok zor geri dönmeleri. Ama dönebilirlerse sebebi Huntelaar olur. Çok mutlu oldum. Yolun açık olsun en sevdiğim :)

Tansaş'ın önündeki siyah kedi

Bu komiklik yapmaya çalıştığım değil, romantik bir anım. Romantizmi sevmiyorsanız okumayın; lakin anlayamazsınız. Hatta galiba bu hikayeyi sadece kadınlar anlayabilir... Çarşamba günüydü... Tam Tansaş'a girerken ürkek bir şekilde bir köşeye sünmüş bir siyah kedi gördüm. Korkuyordu insanlardan. Çünkü siyah kedinin uğursuzluğu kafamızın bir köşesine sinmiş olsa gerek; kaçıyordu insanlardan kendinden utanç duyarcasına. Sevmek için yol aldım, korktu kaçtı. Tamam dedim o kediye mama alacağım. İçeri girdim; her gece efkarımı dağıttığım rakımı, çekirdeğimi ve sigaramı alıp çıktım. Gördüm gene o siyah kediyi orada. "Unuttum" dedim kendime kedinin mamasını. Girdim içeri geri Tansaş'a sadece o mama için. Gittim aldım 4,5 milyonluk benim için küçük ama kediler için büyük bir poşette kedi mamasını. Hatta dedim ki kendime "Bundan böyle bu kedi maması poşedini yanımda taşıyıp sokaktaki kedilere vereceğim". Kuyruğa girdim gişe gibi şeyin önünde. Benim tam önümde kızıl saçl

Lincoln ?

Futbolun aslında ne olduğunu keşfettiğimden bu yana nadiren yazarım futbol hakkında biliyorsunuz. Ama öyle bir dönemimdeyim ki. Artık hiç bir çekinmem yok. Hertha Berlin maçı... Lincoln çok iyi oynadı, süperdi, virtüözdü, kaptan çıktı takımı üstlendi ... Hayır ... Katılmıyorum. Tamam ben de Lincoln 'ün oynadığı futbolu izlemeyi sevdim. Çünkü döneminde Roma İmparatorluğu gladyatörleri halkın acısını, fakirliğini ve zavallılığını unutturmak için öne sürmüştü arenalarda. Dünya kültürüne din gibi benimsettirilen bu kültür elbette halen devam eder. Dine hayır diyemediğimiz gibi gladyatörlere de hayır diyemeyiz. Ancak işin bir de dış cephesi var. Biz bu maçı nasıl kazandık ? Harry Kewell bir orta yaptı adamın koluna çarptı ve penaltı aldık. O penaltıyı da şutuna en fazla güvendiğimiz Lincoln değil Baros attı. Demek ki penaltıda Lincoln'ün şutlarından çok Baros'un şutlarına güveniyoruz. Çünkü Baros büyük maçların gol adamı. Bu yüzden ülkesi adına Avrupa kupalarında kupanın gol kra

Sarhoşken yapılmaması gereken 10 şey

1) Telefonla konuşma 2) E-mail yazma 3) Blog yazma 4) Eski kız arkadaşa hiç bir şekilde kontağa geçme 5) Hayatla ilgili önemli bir karar verme 6) Hayatla ilgili önemsiz bir karar verme 7) Rakın bitince dışarı çıkıp bir şişe rakı daha sakın alma 8) Çişin gelince pencereden aşağı işemenin muhteşem bir düşünce olduğunu asla düşünme 9) Sakalım uzamış diye maazallah tıraş olmaya çalışma 10) Kimseyi üzme

Cep Telefonum

Dün akşam cep telefonumu şirkette unuttum, ve o küçük metal parçasının aslında hayatımda ne kadar büyük bir anlam taşıdığını anlayarak anlamsız biri olduğumun farkına vardım. Halbuki o cep telefonu sabahları öten horozumdu benim. 500lük sms pakedine abone olup aklıma gelene "Napıosun?" diye rahatsız etmemdeki işkence aracımdı. Sarhoşken eski kız arkadaşlarımı arama yolum, rezil-i rüsvalığın en üst noktasını yaşamamdaki en kolay yoldu cep telefonum. Sadece cebimden ve telefondan daha üstün bir şeydi cep telefonum. Tuvalette sıçarken oynadığım oyunlardı o cep telefonu. Habire bozulan ve hiç bir zaman yenisini almadan nasıl tamir edeceğimi bilemediğim oyuncağımdı. Dap-pab-ba ba-ri-bi-bay-bey diyerek Holly Dolly'nin Dolly Song'uyla insanların beni aramasıydı ve rezil olmamdı ciddi ortamlarda. Sessiz bir gece sonunda alarmım olmadan sabahleyin nasıl kalkacağımı kara kara düşünürken, uyuyamadan sabahı getirdim artık yavaş yavaş halisünasyonlar görmeye başlayarak. Sabah koş

Ticari olarak da kullanılabilen ücretsiz stock siteleri

http://www.sxc.hu : En popüler ücretsiz stock sitesi http://www.freerangestock.com : Başkasına satılamayan ama ticari işlerde bile kullanılabilen stock http://www.designpacks.com/Image_Catalog : Başkasına satılamayan ama ticari işlerde bile kullanılabilen stock http://www.cepolina.com/freephoto : Dilediğiniz gibi kullanabileceğiniz fotoğraflar http://www.freedigitalphotos.net : Dilediğiniz gibi kullanabileceğiniz fotoğraflar http://imagebase.davidniblack.com : Dilediğiniz gibi kullanabileceğiniz fotoğraflar/resimler http://www.photorack.net : Dilediğiniz gibi kullanabileceğiniz fotoğraflar/resimler http://www.imageafter.com : Dilediğiniz gibi kullanabileceğiniz fotoğraflar/resimler/textureler. http://www.nationsillustrated.com : Fotoğrafın altında "No Usage Restrictions" yazması halinde serbestçe kullanabileceğiniz yer/coğrafya fotoğrafları. http://www.photorogue.com : Fotoğraf isteme. Eğer beğenirlerse sunduğunuz projeyi, gönüllü olan kişiler gidip istediğiniz foto

Woo Girl = Heyo İnsanı

How I Met Your Mother bu sene Dünya diline "Woo Girl" diye bir laf kazandırdı. Düşündüm de sanırım dilimizce karşılığı bunun "Heyo insanı" Bu insanlar hayatlarında o kadar mutsuzdurlar ki, hayatları o kadar kötü gitmektedir ki, ne sevgilileri ne her gün görüştükleri dostları ne de doğru düzgün bir yaşamları vardır. İşte bu yüzden bu insanlar msn'de yazışırken nokta ve virgül yerine ahanda şu işareti kullanırlar : :) (smiley demek istedim). Görseniz adam ya da hatun bunalımdadır, dokunsanız ağlama noktasındadır. Ama ne zaman sizinle msn'de yazışsa o salak smiley'lerden birini gönderir size. Hatta bununla da yetinmez, internetten yeni smiley yüklemiştir. Yere yatıp kahkahalar atan salak bir smiley ile size yanıt verir. Bu insanlar ayrıca o küçük arkadaşları tarafından kırk yılın başında bir yere davet edildiğinde en fazla "Heyooo!" diye bağıran insan kitlesidir. İşte o "Heyooo!" nun arkasında "Hayatım bombok!" diye bir haykırı

Optimum Alışveriş Merkezi

Evimin neredeyse önüne Mediamarkt açıldı diye bir uğrayayım dedim. Muhteşem bir soygun planı Optimum. Mediamarkt'ı en üst kata yemeklerin ardına koymuşlar. Mediamarkt'a giderken çıktığınız 3-4 katta illaki Beymen'den 20 milyona kravat, 200 milyona Damat'dan şık bir takım elbise, Koton'dan gene 20 milyona pantalon, Hotiç'in 140 milyon liralık ayakkabılarını 40 milyona falan alabiliyorsunuz. Vakko Outlet'de 50 milyona pantalon vardı şaştım kaldım baktım. Yemek katında karides güveç bile veriyor fast food'da. Mediamarkt'dan da 20 milyona ısıtıcı; 75 milyona fmli, video oynatıcılı, mp3 player; 2-3 milyona televizyon kablosu (neden aldığımı bilmiyorum içime öyle esti aldım) ve gene 20 milyona gürültü kesici kulaklık alabiliyorsunuz Philips'in. Daha bir sürü şeyler aldım içimdeki kapitalizme tapan mallığı tutamayıp. İçerisinde göt kadar biz buz pisti, bir de bunun yanı sıra sanırım İstanbul'un Anadolu yakasındaki insanlarının tamamı var. Ön kapıdan

Aşk bakışması

Dünyanın neresinde olursanız olun, istediğiniz sosyo-ekonomik (hep bu lafı kullanmak istemişimdir bir de konjonktürü bir yerde kullanırsam hayatım boyunca kullanmak istediğim lafları kullanmış olurum) ya da ülkeler istediği konjonktür (bingo!) durumunda olsun; sevgililerin birbirlerine hayatlarında nadiren yaptıkları bir aşk bakışması vardır. Bu sokakta olabilir, otobüste olabilir, evde sevişmeden sonra olabilir hatta bir futbol maçında takımınız gol attıktan sonra bile olabilir. Aşk bakışması sevgililerin birbirlerine çok ciddi bir suratla bakıp "Seni seviyorum ulan!" lafını gözleriyle söylemesidir. Tartışılan çok ciddi bir konudur. "Ya beni hep seversin, ya da siktirolur gidersin" bakışıdır bu. Konuşulan konu da buna yakındır. İşte bu aşk bakışmasını yaşayan her çift büyük bir ihtimal evlenecektir, ya da çok uzun süre beraber olacaklardır. Bugün minibüsle işe giderken böyle bir çift gördüm. Yıldız'da tüm Dünya'ya aldırmadan birbirlerine sertçe baktılar. Ci

Yine ben benimle başbaşa

Geçip gittin hayatımdan, Geçtim gittim hayatından. Ne sen beni bildin, Ne de ben seni. Ne ben beni bildim, Ne de sen seni! Hoşçakal sana, Merhaba bana. Kendimi buldum sandım, Yanılmışım... Hep yalnızmışım... Yine ben benimle başbaşa...

Fransa Başkonsolosu Alex Du Pain ile bir akşam yemeği

Yorgun ve uzun geçen bir günün bir akşam üstüydü. Türkiye'deki Fransa Başkonsolosu Alex Du Pain'in evinde akşam yemeğine oturmuş "Ne arıyorum ulan burda?" diye salonda gözlerimi açmış düşünüyordum. Az sonra içeri Alex Du Pain üzerine ipek robdöşambrını giymiş elinde viskisiyle girdi. "Bakın Alex bey ben jigolo değilim ve sizi sikmeyeceğim." dedim. "Quoi?" diye yanıt verdi. Düşündüm ki Türkçe bilmiyordu."Je ne suis pas un jigolo et je ne vais pas vous niquer." diye Fransızcasını söyledim. "Ah mon cherie, tabiğki tüğkçe biliyoğum." deyince Türkçe bildiğini anladım. Hemen kendisini düzelttim, Tüğkçe'nin başındaki t harfi büyük yazılır dedim. "Nasıl yağni nasıl yazdığımı neğden biliyoğsunuz" diye yanıt verdi. Keskin ve net bir sesle yanıtladım : "Bambaşka bir alaca karanlık kuşağındayız!" "Topu topu bir vize başvurusu yaptım, siz akşamı bekle dediniz ve beni evinize getirerek yemeğe davet ettiniz ama biz

Numaranız aynı şebekeniz farklı mı ? Allah bin belanızı versin!

Bakın sevgili salak insanlar, tarifesi daha iyi diye siz başka bir yere gidebilirsiniz ve bunu kabul ediyorum. Ama tarifenizi değiştirdiğinizi tüm arkadaşlarınıza bildirmediyseniz Allah bin türlü belanızı versin! Cuma akşamı aldığım 250 kontürüm, cuma gecesi konuştuğum eski arkadaşım, eski facebook arkadaşım ve msn'den blocklayarak hatlı hesaplı kız arkadaşına "sevgilin vodafone olmuş turkcell değil!" diye mesaj attıktan sonra bitince şu düşüncelere kapıldım. Lan siz manyak mısınız ? Madem değiştirdin operatörünü adama söyle lan ! Adam da seni X Vodafone diye kayıt etsin! Akşam o eski arkadaşın Lincoln'den Arda'sına geyiğini dinledim, Tayyip'den Obama'ya siyaset geyiğini dinledim, kız arkadaşından Adriana Lima'ya geyiğini dinledim. Ama göt oğlanı bana "Hattım artık Vodafone, 0532 olduğuna bakma sen" lafını söyleme cürret etmedi. Bakın Facebook'daki tüm arkadaş milleti! Eğer ki hattınızı değiştirip yeni operatörünüzün kim olduğunuzu söylem

Yaşlı Hamile Bir Kadının Körüklü Otobüste Ebesi Olmak

Her birine bayramda "bayramınız zehir zıkkım olsun" diye bağıracağım apartmandaki diğer 25 komşumun hiçbiri internetini açmadığı için (aralarında uydu netli şerefsizler de var. Ulan 10 megabit bağlantın var sınırsız, youporn'un porno arşivini mi indiriyorsun!?) ve bunun yanı sıra evimin önünde yeni açılan Starbucks'ın cimrilikten internet daha kurmadığı (Biz hizmette en iyiyizmiş, siktir lan amına kodumun kahvehanesi) için internete bağlanamadım. Benim internetimin olmaması ayrı konu, herkese (kablonet, uydunet, ttnet ne kadar siktirimnet varsa) gelin bağlayın diye kontak kurdum daha arayan çıkmadı. Boş işler genel müdürlüğünde bize gelen görev doğrultusunda, şirkette bir iş vardı ama aslında evden internete bağlanıp yapabilirdik. Şerefsiz komşularım, netçioğulları ve starbucks yüzünden de internete bağlanamadım. Bu dellenmemin sonucunda yerim böyle aşkın ızdırabını diyerek aldım elime akbilimi, giyindim çıktım sabahın 9'unda dışarı. 9'u 5 geçe körüklü 4. leve

Ütü yapmak

Erkeklerin niye evlendiğini sonunda anladım. Çünkü ütü yapamıyoruz! Yeryüzünün neresinde ütü yapmayı bilen bir erkek varsa, işte orada gaylerin evlenmesi için masaya yumruğunu vurarak "evet" diye haykıran biri vardır. İddia ediyorum ütü aletini ve ütü masasını bekar bir erkek keşfetmiştir. Hatta ve hatta press ütüyü keşfeden adamın annesi büyük ihtimal genç yaşlarında ölmüş, ve hayatı boyunca hiç kimse o adamın ütüsünü yapmamıştır. Yahu kadın milleti! Büyücü müsünüz hepiniz? Bir adet pantalonu ütülemek yarım saatini alır mı ulan ? Gider yeni bir pantalon alırsın o eziyeti çekmemek için. Ve sonuç ne ? Doğru düzgün ütülenememiş bir pantalon! Gömlek konusuna hiç girmiyorum! Girişimciler için söylüyorum. Ne zaman fabrikalarda olduğu gibi, bir tarafından soktuğunuzda öbür tarafından ütülenmiş olarak bir kıyafeti çıkartırsınız; o gün Bill Gates gelir sizin taşaklarınızı yalar. Hele hele bir de; ütü yapabilmenin üstüne siz eğer leğende bir elbiseyi yıkayabiliyorsanız benim için size

Alfred'den Batman'e İstifa Mektubu

Piç Bruce, senin bebekliğinden günümüze dek uzanan köle-sahip ilişkimizi ne yazık ki sonlandırmak zorundayım. Aslında göt kadar aklım olsaydı, Joe Chill ananı babanı geberttikten sonra; kıçına tekmeyi koyup denize atar öldürürdüm seni. Akraban falan da yok, evini bir güzel soyar şu anda karayiplerde taşaklarımı üstsüz kadınlara üfleterek serinlettiriyor olurdum. Gelmişim 75 yaşıma, kıçımın kılları ağrımış hala peşinden bokunu topluyorum. Sen şehrine adalet getirene kadar, benim SSK primlerimi yatırsaydın be şerefsiz! Bu yaşta adamı çalıştırmaya utanmıyor musun be amına koduğum? Senin elindeki parayı yönetme yeteneğini de sikeyim. Hayatın boyunca daha bela, sorun ve illetle yaşayan bir şehir gördün mü ulan? Mal mısın hala Gotham da Gotham? Götüne Gotham girsin senin. Neymiş yarasalardan korkuyormuşsun da, korkunla yüzleşmişsin de, zenginmişsin de halka yardım etmek istiyormuşsun. Hay ben senin yalanını sikeyim pelerinine attırdığımın yarasası. Asıl kahraman benim ulan. Götün yiyorsa sen

Sevgiliden Beklentiler

"Sevgiliden Beklentiler 1) Yanımda olsun 2) Güzel olsun 3) Uykusuz ve Penguen okusun 4) Kalçası da güzel olsun 5) Sigarama ve içkime karışmasın 6) Memeleri de güzel olsun 7) Çok konuşmasın bakışarak anlaşabilsin 8) Giyimi de güzel olsun 9) Çiğ köfte ve sigara böreği yapabilsin 10) Yatakta da iyi olsun" şeklinde Dünya ve Türk erkeklerini ulaşamayacakları emellere heveslendirmekten dolayı, Birleşmiş Milletler Ceza Hukuku'nun 1469/6 ve 9456/2 kanunlarında belirtilen suçların işlenildiğine mahkeme heyetince karar vermiş olup; ceza olarak şahsınızın eşek sudan gelinceye kadar odunla dövülmesine, eşek döndükten sonra da eşek susayıncaya dek eşek tarafından sikilmenize karar verilmiştir. Orta Asya Birleşmiş Milletler Mahkemesi

Örümcek Adam'dan New York Belediye Başkanına Mektup

Lan amına kodumun belediye başkanı! Yıllardır milletin götünü topladık, belediyenin zittirilmilyon dolarlık binalarının yıkılmasını önledik, senin polisinin, ordunun ve şehrin ağır abilerinin yapamadığı yapıp bu şehirde yaşayan herkesin hayatını bir sürü kollu ahtapot dallamasından tut, cinim diye ordan buraya uçuşan dalyarağına, kertenkele denilen hıyardan tut, kumdan adamına korudum. İnsaf ulan, topu topu elim bir yere yapışıyo, bir de ağ atıyorum. Örümcek Adam olduğum günden bu yana otuz bir çekemedim ulan! Niye Mary Jane diye sabahtan akşama inliyorum sanıyorsun? Patrona da ne yapsam yaranamıyorum. Boktan bir dairede fotoğrafçılıkla götümü kurtarmaya çalışıyorum. Sikerim ben böyle düzenin eniştesini! Yarından tezi yok bu düzen değişir belediye başkanı! Bundan böyle metro ve gökdelen ihalelerini yeni kurduğum Örümcekadamoğulları Limited'e tek davetiyeli ihale ile vereceksin, yoksa göt deliğini örümcek ağıyla doldururum bir daha doğru düzgün sıçamazsın. Mary Jane'i de basıyor

Umut Sarıkaya'dan "Değişim" ilk paragraf

"Yoldan geçenleri izlerken "ne çok insan var" diye düşündüm. Hepimiz bi yerlere gidiyoruz, birileriyle konuşuyoruz, çalışıyoruz, dinleniyoruz. Ne kadar çoğuz. Hepimiz ne kadar çok kendimizi önemsiyoruz. Hayallerimiz var. Çok azımız uyguluyor hayallerini. Uğraşıyoruz yine de. Belli bir yaşa kadar bişey olmaya çalışıyoruz. Olamayanlarımız çocuk yapıyor, kendi olamadıklarını onlar olsun istiyor. Kafamızdaki olmak istediğimiz insan da farklı farklı. Genelde çok zengin olmak istiyoruz. Sıradan olmayı hazmedemiyor yine birçoğumuz. Özel olmalıyız, en azından bir kişi için. Kafasında olmak istediği kişiyi olamamış biri olarak, başka bir olamamış ile ilişkiye giriyoruz. İki sıradan insan birbirini ne kadar özel biri olduğunu hatırlatıp duruyor. Aralarında biri hatırlatmayınca ilişkiyi kesip, başka sıradana hatırlatması için arayışa giriyor. Uzun süre hatırlatanlar belli bi zaman sonra sıkılıp evleniyor, baktılar ikisi de birbirlerine bunu hatırlatmaktan sıkılmış çocuk yapıp onu d

Sansür Sizi Kör Eder

Yeni Bir Başlangıç

Her son yeni bir başlangıç, Her başlangıç yeni bir uyanış, Her uyanış yeni bir aydınlanış, Her aydınlanış yeni bir doğuş. Ne yapıyorum bene bir cevap, Ne yaptığına değin bir serzeniş, Ne yapacağına değin bir akıllanış, Ne yapmalıydımı ince bir çizgide seçiş. Uğruna koşturulan herşeyi durdurup, Bir daha tartmak yaşamın terazisinde, Heves mi, tutku mu, ihtiyaç mı diye bakıp, Bileğinde kalkan, elinde kılıç ile kopar kayış. Savaşın acımasız sahnesinde kanlar içinde, Hiç kimseye kafanı çevirip bakmadan koşarak, Hayatta kalmanın mücadelesiyle çekip havayı ciğerlerine, Sanki son kez nefes alırmışcasına hissedilen naif bir aldanış. İnancını yitirmek son kez saflığa, Tanrının arkasına gizlenen tüm şeytanlar gibi, Sadece sözlerde varolup gülümseyerek sinsice, Kurdun ve tilkinin kanını içip onlardan biri oluş. Yeniden varoluş, Yeni bir başlangıç. 2 Ekim 2008 - 20:21

Sylvie

Ah be Sylvie, Beni ilk en çok seven, Beni hâla da en çok sevmiş, İçimde de hiç bitmeyen. Nerval'dim ben, Sana da Sylvie ol dedim, Çünkü ilk aşkıydın Nerval'in, Ama hiç ulaşamadığı... Ah be Sylvie, Gülümsemen o kadar güzel ki, Yıllar geçse de ardından, Seni unutabilmek mümkün mü ki? Yalnızdın sen, Hapsolmuş gibi Bastiya zindanlarında, Bir çıksan o kafesten hünharca, Devrim yaratırsın Dünya'da. Ah be Sylvie, Masumiyetin o kadar güzel ki, Seni defalarca kez üzseler de, Hâla çocukca sevebiliyorsun. Nerval'dim ben, Sen de Sylvie'ydin, Tıpkı da onlar gibi, Aşkı yaşayamadık.

Tutulmuşum

Güz olmuş üzerimde ama, Solmuş yaprakları üzerime tutuşturmuşum. Ay tutulmuş Dünya'ya ama, Ben de sana çok fena tutulmuşum. Güneş de tutulsun da ama, Benim kadar keşke tutulsa sana... Gözlerin inan ki, Masmavi denizin, Güzelliğinden bile güzel... Sevgini düşünmek inan ki, Nazım Hikmet'in, İclal'e olan aşkından daha yüce. Beni seversen bilirim ki, En romantik aşktır yaşayacağım. Sevmesen de bir korku filmi gibidir. Kıpırdamıyorsun biliyorum ama, Ama öylesine içim yanıyor ki bilmiyorum. Boğayım ben sen de kırmızı pelerinsin, Sana saldırmıyorum seni istiyorum anlıyor musun? İçimi yakıp beni zindanlara atıyorsun, Hiç mi içimdeki gardiyanları kova mıyorsun? Seni sevmeyi düşünmek inan ki, Sonsuz denizi huzurun, Dalgalarına kendimi bırakmak gibi. Sana inanmak inan ki, İlk umudun, Kollarında başbaşa kalmak gibi.

Sevip de sevilmemek

Yüreğini koyup da ortaya, Hissini verip de ummaya, Aşkını sunup da fütursuzca, Sevip de anlanılmasanda. Hayat kısa bilirim, Düşlerin hepsi yanlış. Ömür biter bilirim, Umut denen de yanlış. Sevdin de umrunda mı sevdiğinin ? Özledin de umrunda mı özlediğinin ? İstedin de umrunda mı istediğinin ? Anlamadın mı hala aşkın kuralını ? Seversen sikilirsin, Sikersen sevilirsin, Hala mı anlamadın ? Neye uğraşıyorsun hala ? Hala iyi çocuk mu olacaksın ? Hala sevip de ağlayacak mısın ? Üzülüp de yadırgayacak mısın ? Salaksın işte anlayamaz mısın ? Dur durul. Dur sevme. Dur kendine gel. Dur boşver.

Güz Kızı

Bu güz de solar belki, Mevsimi bir de bir önceki, Yatıştır korkunu içindeki, Hazırlan, unut, güz kızı. Korkuyorum ben de inan sevmeye, Bir daha güvenip de yenllmeye, Umutla dansedip sonra da üzülmeye, Ama değer inan ki sevmeye. Güz kızı, solmuş hevesi. Güz kızı, bir buhran mevsimi, Güz kızı, hüznün prensesi, Güz kızı, kim üzdü seni?

Geç Uyanmak

Formül : 1 Adet Mal 1 Adet alarmı 7.30'a ayarlanmış ama sessiz modunda bırakılmış cep telefonu 1 Adet Yatak Efendim malımızı önceki geceden milli maç var diye mübarek ramazan günü zındık olduğu için içirte içirte bayıltıyoruz. Bununla da yetinmiyoruz, o bayılmış haliyle gece gece elaleme facebook'dan bin tane mesaj yazdırıp ertesi gün "lan ben ne demişim" hissini verdirme görevimizi de yerine getiriyoruz. Sabahleyin bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç, çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç'i söyleyerek uyandıktan sonra, çalması gereken cep telefonunu elimize alıyoruz. Tam bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç derken telefonun sessiz'de kaldığını anlıyoruz. Geçen günlere yazık, yazık etmişsin gönül sen diyerek giyinip saate tekrar bakınca da saatin 9 olduğunu görüyoruz. Hiç istifimizi bozmuyoruz, zaten 9'da olman gereken işe yolculuğun 2 saat sürdüğü bir mesafe önümüzdeyken "Elalem ne dersin hadi hadi" edalarıyla yola çıkıyoruz. Y

Enternasyonel Yarış Festivali 1. Gün

6 Eylül 2008, Cumartesi. Sanırım son yıllarda en çok zevk aldığım bir yarış gününe denk geldim. Yarın tekrar gideceğim yarışlara, her ne kadar bugün halk Ermenistan - Türkiye maçı sebebiyle ilgi gösteremese de. Öncelikle muhteşem bir yarış günü. France Galop İstanbul Koşusu, G3 koşusu, Anadolu Koşusu, IFAHR Koşusu, Fashion TV Bayan Amatör Biniciler Koşusu. 5 tane güzel koşu, bir yarışsever başka ne isteyebilir ki ? Masaya ilk oturduğumuzda aslında hiç kimse doğru düzgün yarışları izlemiyordu, hepimiz Ermenistan - Türkiye maçına odaklanmış pür dikkat televizyonlara bakıyorduk. Derken 20.45'de France Galop Koşusu başladı. Kraliçe Ribella'dan son bir parlayış bekledi gerçi çoğu insan, ama Halis Karataş gene yapacağını yaptı ve en iyisi olduğunu göstererek Berraksu ile koşuyu kazandı. Hanımı, merhum Özdemir Atman'ın kızı Begüm Atman Karataş da benimle aynı masada tam karşımda oturuyordu (daha doğrusu Begüm abla, 10 yaşımdan beri tanıyorum); gözlerinin içinde mutluluğu görüyordu

İlk Görüşte Aşk

Sevgilisi var görüyorum, hıyarın biri fikrimce, Felaketim olurdu ağlardım diyorum kendimce, Atilla İlhan misali ama basit bir şairim kendimce, Ama içim içimi yiyor, sanırım bu bir işkence. Niye gördüm seni o gün sigara içerken? İçine süzdün de tütünü buram buram, Durdun da içemedim söndü sigaram, "Ah be bu nasıl bir kız" dedim içimden... Aklımdan çıksana be dünyanın en güzeli, Sarhoş ettin beni seni tanıdığım günden beri. Sana bakıyorum her gün işten girerken içeri, Arkadaşlarınla konuşuyorsun görmüyorsun beni. İlk görüşte aşksın yahu anlasana bunu, Durdurma, susturma lütfen çıldıran ruhumu, Sana aciz, sana muhtaç yavan umudumu, Düşündükçe içimi burkan buhran huyumu. Ah sen. Neymişsin be sen. Tek bakışınla yıktın beni. Hala gelemedim kendime.

Sizin Olur Mu ?

Dalgalarla boğuşmaya hazır olsanız; Kumlardaki çakıl taşlarını bir bir denize atsanız; Balıklar dostunuz olsa, avuçlarınızda oynaşsanız; Okyanuslar sizin olur mu peki? En yüksek ağaçlara tırmanabilseniz; Çimlere uzandığınızda rüzgarla beraber sevişseniz; Göl kenarlarındaki kuğular sizi beklese günlerce; Ormanlar sizin olur mu peki? Bulutların üstünde uyusanız; Kuşlar gibi süzülüp gökyüzünde dağlara baksanız; Uçuşan yapraklar size sadık kalıp bir bir yere yığılsa; Mavi gökyüzü sizin olur mu peki? Aşkı en iyi siz tanımlasanız; Şiirleriniz insanların gözlerinden süzülen yaşlar olsa; Sevdalılar size bakıp bir tebessüm eyleseler; Aşk size sadık kalırmı peki? 2 Ağustos 1999

Sevgilin Varmış

Sevgilin varmış, Olsun umrumda değil. Senelerdir yanındaymış, Olsun hiç umrumda değil. Yaşattığı her düşün, Verdiği her lüksün, Sunduğu o ömrün, Hiçbiri mühim değil. Ateştir insanı yaşatan, Toprağa yaşamı katan, Sıradanlıktır insanı öldüren, Bezdiren ve süründüren. Güneş yorulup günü terkederken, Bakmaya bile kıyamazsın. Güneş güçlenip geri döndüğünde, Bakmaya yine kıyamazsın. Aşk da böyle işte, Geldiğinde yaşaması destan, Gittiğinde yaşaması yine destan, O olmadığında da yaşam yaşam değil. Sevgilin varmış? Umrumda olur mu? Senelerdin yanındaymış? Hiç umrumda olur mu? Sevgili dediğin batmaz güneştir, Batıp karanlıkta yaşatırsa seni, Bil ki o sevgili değildir. Alışkanlık yapan eski bir dosttur.

Elveda

Şimdi arıyorsun beni yılllar sonra, Oysa olmuştum bir hatıra, Başkasına koşmuştun, ayrılıp susmuştun, Şimdi ne yüzle çıkarsın karşıma ? Elveda, aşkım güzelim sana. Elveda, yaşadığım en güzel rüya, Elveda, yüreğim yalnız kalsa da, Elveda, ağlamak yakışmaz bana. Neden bu kadar kötü olmak zorundaydın ? Sevgin neden bu kadar yalan olmalıydı ? Şimdi susuyorsun, gelince kollarına; Okyanusların ötesinde yaşamaya, Tekrar kaçıyorsun tıpkı dün gibi, Başka umutların kollarına. Elveda, aşkım güzelim sana. Elveda, yaşadığım en güzel rüya, Elveda, yüreğim yalnız kalsa da, Elveda, ağlamak yakışmaz bana. Neden bu kadar sonsuz olmalıydın ? Sevgin neden kaldimben gitmedi ? Elveda, aşkım güzelim sana. Elveda, yaşadığım en güzel rüya, Elveda, yüreğim yalnız kalsa da, Elveda, ağlamak yakışmaz bana.

Aşk

Hadi gel aşkı anlat bana, De ki kayalıklar üstünde, Dolaşmak değil de yiyorsa! Aşk tek başına özgürlük değil de. Hadi gel cenneti anlat bana, De ki ormanların içinde, Kaybolmak değil de yetiyorsa! Aşk sonsuz özgürlük değil de. Cennete gittim sensiz bilmesen de, Mutluluğu gördüm istemesen de, Yaşamı hissettim bilmesen de, Huzurluydum göremesen de. Gece yalnız bir şekilde süner, Rüzgar biter ve yaşam da biter. Küçük ve saf bir ümit de söner. Aşk parladığı alevle biter. Sevgiyi anlatamam ben sana, Bilemezsin ne güçlü olduğunu. Aşkı anlatamam ben sevdana, Anlayamazsın ölümsüz olduğunu.

Değer

Her aşk hüsranla bitse bile, Yaşandığına değer, Yaşanıldığına değer, Her aşk yaşanılmaya değer. Bilemezsin kimin nasıl olduğunu, Anladın mı ki senin kim olduğunu? Bazen yalnızlığı bazen de umutsuzluğu, Anladın mı ki hayatın çok garip olduğunu? Her aşk hüzünle bitse bile, Üzülmeye değer, Değer ulan değer! Her aşk hüzne değer. Mutlu mu olurdun acı çekmeden ? Hiç aşkı düşünmeden, hiç sevemeden ? Yalnız kaldığında keşke sevseydi diyemeden ? Sarhoş olduğunda keşke sevmeseydim diyemeden ? Her aşk acılarla bitse bile, Acı çekmeye değer, Evet acı çekmeye değer! Her aşk acı çekmeye değer. Adam olur muydun değer bilemeden ? Üzüleni anlamayıp hisleri farketmeden? Kendine insan der miydin o acıları çekmeden? Şimdi şükran et kalbindeki son sevgi gitmeden. Her aşk bitse bile, Değer, Değer! Her aşk bitse bile değer.

Hayat Kaldığı Yerden Devam Eder

Ve yaz biter her giden sevgili gibi, Ateşle başlayıp elimde kalan külleri. Tüfeğimde kurumuş baruttum ben, O da yarattığım Tanrı'nın ilahi kudreti. Hayat kaldığı yerden devam eder, Bazen heyecanlandırır bazen üzer, Kimi zaman rezil kimi zaman vezir eder, Ama hayat kaldığı yerden hep devam eder. Ve gün gelir her gelen sevgili gibi, Yüreğimde tarifi olmaz bir güz ateşi, Yazın sonunda olsa da sımsıcacık, Bedenimde yeni bir coşkunun asaleti. Hayat kaldığı yerden devam eder, Yine, tekrar, bıkmadan dans eder. Gözlerini kısıp yüreklere iner, Ama hayat kaldığı yerden hep devam eder. Ölenle ölünmez, Düşenle düşülmez, Yıkılanla yıkılmaz, Hayat kaldığı yerden devam eder.

Teşekkürler

Yaşadıysam senden sonra, Bu ayaktayım demek değil. İnandıysam şiirlerimin rüzgarı yönettiğini, Bil ki sebebi sen değil. Yazdıklarını okurken, Her seferinde bıkmadan, Harfi harfine aşkı yaşıyorum, Bir kez daha bıkmadan, Seni kalbimde yaşıyorum. Yaşlanmanın güzelliğini, Keşfediyorum yaşlandıkça. Artık düşünmüyorum insanların benim hakkımda ne düşündüğünü. Sonunda kendimi özgür hissediyorum. Biliyorum ki her geçen saniye, Tüm dünyayı tersine çevirmek için bir şanstır, bunu anlıyorum. Sen bana şeytanı öğrettin, Ama Tanrı'yı da öğrendim sayende. Teşekkür ederim. Beni, Tahmin ettiğimden, Çok daha fazla, Güçlü kıldığın için.

Adalar

Adalara gittim bir kaç gece önce, İçkili, sucuk ekmekli bir teknede, İçmedim, yiyemedim pek bir şey. Gece ve adalar bana yetti. Neresinden bakarsan bak güzel olan, Neresinden tadarsan tad leziz olan, Neresini yaşarsan yaşa unutulmaz olan, Tek şehir belki de İstanbul. Sıcak ve terli bir gündüzünü sonlandırır, Denizi okşayarak gelen rüzgarın esintisi. Ay aydınlatır şehri, cılız kalır ışıklar. Tek bir tasa bile kalmadan yaşanır o an. Adalara gittim bir kaç gece önce, Yorgun günün derdi ve nefretiyle, Sustu haftanın yorgunluğu, Konuştu gece ve adalar.

Gıda Zehirlenmesi

Formül : 1 Adet Mal 1 Adet cuma akşamı alınmış ama kalori almayayım diye yenilmemiş peynirli börek. 1 Adet cuma akşamı alınmış ama kalori almayayım diye yenilmemiş kıymalı börek. Efendim malımızı pazartesi günü erkenden uyandırıyoruz. "Hazır erken de kalkmışım bir kahvaltı yapayım düzgün de gün boyu dinç olayım" düşüncesini hıyarın beynine sokup saf bir zırtopoz haline getirdikten sonra; mikro dalga fırında börekleri 1 er dakika ısıtıyoruz. Saat sabah 6'da yediğiniz zehirin vücudunuza dağılması en fazla 1 saat alacaktır. Saat 7'de tuvalete koşturacak, bir yanardağı patlama seviyesinde sulu, kalın, ince, envai çeşit renkli tüm şekil bokları sıçacak sonra yatağa yığılıp kalıcaksınız. 1 saat sonra tuvalet terapimiz kaldığı yerden devam edecektir. Kalın bağırsağınızın artık atabileceği bir şey kalmayınca da, iğrenç bir mide bunaltısıyla kusmak isteyeceksiniz ama kusamayacaksınız. En azından söz konusu malın kusma becerisi olmadığı için bu durum geçerli. Eziyet ve ızdırap

Nothing is like you

I might seem to cherish each woman like a fool, There may be a story between me and you, But you must know how badly I've missed you, In this world of wonders nothing is like you. Nothing is like when you lay beside me, Nothing is like when I feel your touch, Nothing is like when you know how I feel, Then torture my heart waiting for you. Nothing is like you... Nothing is like you... Nothing is like you... Nothing is like you.. http://nerval.dmusic.com/music/download/293453/.07e3c7c9

Dance

Tonight I need to make it happen, However I taught you were my angel. It is something I've never felt. Would you be mine forever? You should understand how I am, Then you should see what I really am, My reflection just blinds all mirrors, I'm just another king of hell. Dance and dance, Like you never danced before. Dance and dance, This is the rhythm of your soul. You must not believe me, Don't try to love me, Just hide from me, Then I'll let you free. My body is my lonely castle, My house, my boundless hustle, My mind is my own trouble, My thoughts are the end of bubbles. Dance and dance, Like you never danced before. Dance and dance, This is the rhythm of your soul. Let me know you, Let me live you, Let me feel you, Let me be your soul. Dance and dance, Like you never danced before. Dance and dance, This is the rhythm of your soul