Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Arda Turan'ın Avrupa'ya gitmemesi için 10 neden

1) Çünkü ben Arda Turansporlu değil, Galatasaraylıyım. 2) Çünkü hepimizin taraftar olmayı, oyuncusuna ve özellikle kaptanına saygı göstermeyi öğrenmemiz gerekiyor. 3) Arda Turan Avrupa'ya gitmemeli, biz Avrupa'ya gitmeli, ve Avrupa'daki taraftarlığı öğrenerek memleketimize taraftarlığı öğrenmiş olarak dönmemiz gerekiyor. 4) Arda'nın müstakbel hanımından hepimiz özür dilemeden göndermek ayıptır. Senin hanımına laf eden biri olsa, sence o kişi ne yapmalı affettirmek için kendini? İşte biz bunu yapmalıyız. Resmen ırz düşmanlığı suçunu işledik, bunu affettirmemiz lazım gerekirse Arda'nın bokunu yiyerek. 5) Çünkü Arda Turan, Galatasaray'ın yeni Metin Oktay'ı değil; Galatasaray'ın Messi'sidir. O canlıdır, varolandır; geçmişteki bir anı değildir. 6) 1987 doğumlu Arda Turan. Sen üniversiteden mezun olmama, askerliğe gitmemeye çalışma, ailene ve sevgililerine en boktan kaprislerini yaptığın zamanda destan yazmış. Sen olamadığına kızıyorsun asıl, Arda'ya d

Barcelona - İnter maçı sonrası öğrenilen 10 gerçek

10) Messi insanmış, Mourinho hayvanmış, hakemler de dünyanın herhangi bir yerinde ibne olabiliyormuş. 9) Barcelona - İnter maçı nasıl muhteşem bir maçsa, İlker Yasin ve Hikmet Karaman da o kadar muhteşem rezalette bir spiker duosuymuş. 8) Yeryüzünde uzatmalarda attığı gol geçerli olmayınca cinnet geçirmeyen insanlar varmış. 7) Futbolun amacı gol atmak değil, gol yememekmiş. 6) Bir futbolsevere güzel bir futbol maçını izletmemek en büyük günahmış. (bkz. inter - barcelona maçı, ve bu gece tivibu skandalı) 5) Hiç bir Türk takımı, asla Şampiyonlar Ligi'ni kazanamayacakmış. 4) İspanya'yı bölerek Katalanya'yı kurmak isteyenlerle, Türkiye'yi bölerek Kürdistan kurmayı isteyenler ülkü olarak aynı bakış açısına sahip olsa da; türk halkının Barcelona'ya olan hayranlığı hakkaten anlaşılamazmış. 3) Real Madrid Mourinho'yu transfer edebilirse dünyanın en büyük takımı olabilirmiş. 2) İçkisiz de bir maç bir insanı sarhoş edebiliyormuş. 1) Hayatta başarılı olmak için büyük değil

Kış aşkı

Soğuk bir kış aşkıydın sen, İliklerimi üşüten, Battaniyeler ardında, Derin derin düşündüren. Geçmiş aşklarını, Gündemdeki duygularını, Ve gelecekte bana değin duygularını, Derin derin sorgulattırıp beni eritendin. Sevemediğin rastgele biriydim aslında ben, Tıpkı sana aşık olan yığınla insan gibi. Acı çekendim senin için. Unutmak için seni, Düşünmemeyi, Aşkın varolmadığını, Gözyaşlarımın yalan olduğunu seçtim. Ama olmadı niyeyse, Kendime emretsem bile, Seni sevememeyi kabul edemedim. Peşinden şimdi bahar geldi, Yanında sevmediğin yaz geliyor. Benim ise hala içim içimi acıyor. Ama sana hala seni seviyorum diyemiyorum. Sen de hala seni sevdiğimi anlayamıyorsun.

Eski sevilene bir mektup...

Sana küs değilim. Seni seviyor muyum yoksa nefret mi ediyorum arasında karar veremediğim için senden uzak duruyorum. Bir yandan benim için yanlışsın. Değerimi bilmeyen, aslında fena bir arkadaşımın eski sevgilisisin, gözümün önünde bıkmadan yığınla insanla beraber olan insansın. Çıkarcılsın, kendini düşünensin, insanları affedemeyensin, seni gerçekten sevebilenleri sevemeyensin. Bir yandan da seninle olmak istiyorum. Seninle sevişmemizin ikimiz için de sevişme kariyerlermizin en iyisi olacağına adım gibi eminim. Her şeyini biliyorum, her halini, her hissini, her davranışını, her duygunu, her düşünceni... En sevdiğin dokunuşları, en sevdiğin kelimeleri, en sevdiğin bakışları, en sevdiğin kokuları, en sevdiğin şarkıları, en sevdiğin filmleri, en sevdiğin dostlarını ben de biliyorum ve onları ve bunları ne yazık ki ben de seviyorum. Seninle yan yanayken seni öpememek dışında hiç bir sorunum olmuyor hayatımda. Hayatımın en yenik anında bile yanında olmaktan zevk aldığım tek insansın. Bana

Düştüğün kadar ayağa kalkacaksın

Gölgeleri de olur insanların, Güneş önünde parıldamaları da. Yalnızlıkla yüzleşebilir, Kalabalıkta kaybolabilirsin. Büyük emeklerle küçük adımlar atıp, Küçük emeklerle en uzağa uçabilirsin. Hayat dediğin ders maratonu, Sana ne olup ne olamayacağını söyler. Aslında, Sen inanırsan her şey olabilirsin. Aslında, Sen güvenirsen her şeyi yapabilirsin. Bir tanrıyı ne vareder bilir misin? O'na inanan sadece bir insan. Sen de kendine inanırsan, Kendini tanrı yapabilirsin. Ellerinden kimsenin tutmasına gerek yok, Sen seni önce kendi ellerini tutmalısın. Öncelikle kendine inanmalı, Kendine tapmalısın. Ardından herkes tapabilir sana, Ama önce bu kıyağı kendine geçmelisin! Sevileceğim demeli, Seveceğim diye inanmalı, Ve bıkmadan beklemelisin. Düştüğün kadar ayağa kalkacaksın, Hayat yerde kalmanı kaldıramaz. Düştüğün kadar ayağa kalkacaksın, Hayat kaybetmeni umursamaz. Düştüğün kadar ayağa kalkacaksın, En kötü günlerini unutmalısın. Düştüğün kadar ayağa kalkacaksın, Çünkü sen sadece ayaktayken h

Eski sevdiğinizi unutamamak

Bir insanı hayatında en çok üzebilecek şey bu işte. Hani devlet nasıl yönetilmiş ve ne yönde, Tuttuğunuz takım ne yapmış ve ne halde, İş inizde haliniz durumunuz nasıl, Hatta vefat etmiş bir yakınınız bile... Hiçbiri önemli değil böylesi an larda... Eski sevdiğiniz insan, yüreğinizi her kendi mutluluğunda en yaralayan değil mi? Belki silmelisiniz hayatınızdan ama yapamıyorsunuz. Çünkü kendinize itiraf edemeseniz de... Hala seviyorsunuz . O'na yaklaşabilecek her cinsinizden dudak kıskandırıyor sizi. O'nun sizsiz geçirdiği her gün içiniz i acıtıyor. Kalbinizde bir hançer , vücudunuzun en acıyan yerinden durmadan akan kan belki de. Sevip de sevilememe nin en dibini yaşıyorsunuz. Eski sevdiğinizi hala seviyorsunuz , ama O'nun kalbi artık başka diyarlarda... Unutamıyorsunuz işte eski sevdiğinizi... Yüreğiniz acıyor, Kimse sizi anlayamıyor, Ama gene de anlatıyorsunuz ...

Yabancı ziyaretçiyi turistik mekanlara götürmeden 4 gece 5 gün gezdirme rehberi

Tarihle bir alıp veremediğim yok, ama tıpkı siyaset gibi çoğu bahsedilen şeye inanmıyorum. Ayasofya, Yerebatan, Topkapı Sarayı, bilmemne müzesi falan hani 60 yaşımda olsam ve ölmeden önce "ah yarabbim ben de göçüp gideceğim öteki dünyaya, insanlar ne güzel şeyler yapmışlar" diye düşündürebilirdim; ama böyle düşünmüyorum. Gencim, güzelim, gezeceğim, eğleneceğim mantığındayım henüz. İnternette zibilyon tane fotoğrafı olan yerlerin de zibilyon birinci fotoğrafını çekme hevesine henüz ulaşamadım. (Tangası gözüken bir inşaat işçisi görsem cep telefonuyla derhal resmini çekerim o ayrı) (resim değil fotoğraf o! demeyin döverim) Neyse efendim, Pepperdine'dan ve hayatımdaki en yakın arkadaşlarımdan Timm, hanımı Chris ve oğlu 18 aylık Leon ile beni ziyarete geldiler. Ben de onları October Fest döneminde ziyaret etmiştim, her gün beni ayrı bir bira festivaline götürmüştüler. (Timm götürdü gerçi, Chris 24 saat çocukla ilgileniyor) Timm beni October Fest dışında bir sürü yere götürdü.