Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Bundan 4 yıl önce... Çok uzun bir vakit gibi değil sanki... 2005 yılının Aralık ayı... Yaklaşık 3 yıldır aşk yaşamamıştım. Özlemini de öylesine çekiyordum ki. Müzikten uzaklaşmıştım, ruhumu şiirler ve şarkılar ile haykırmaktan vazgeçmiştim. İçimde bir gözyaşı malikanesi, yaşlarını yaşamın sıradanlığına gizliyordu. Adriana Lima kadar güzel, Sezen Aksu gibi şarkılar besteleyebilen, Sertab Erener kadar güçlü bir ses vardı karşımda. En azından o sıralar öyle görüyordum. Bana bir şarkı yazdı bu Aralık ayında... Rüya idi adı ... Önceki gece görmüştü beni rüyasında... Ben de yanıt vermiştim. Amerika'da başka bir Dünya'daydım... 3 yıl sonra ilk kez beste yapmıştım... Ayrılmamızın ve asla buluşamayacağımızın hikayesiydi bu... Aramızda okyanusları anlatan, elvedalarımızı, ve kendimize yakıştıramadığımız gözyaşlarını simgeliyordu... "Şimdi gidiyorsun, başka diyarlara. Okyanusların ötesinde yaşamaya. Oysa seviyordun, büyümüştük umutlarla. Yolun açık olsun sana, "Elveda". Elv

Yirmi üç yaşımda ölmek isterdim...

Geriye dönebilsem zamanda, Yirmi üç yaşıma dönerdim, Döndüğüm gün de intihar eder, O günden bugüne yaşadıklarımı es geçerdim. Yirmi üç yaşımda ölmek isterdim. En zirvesinde herşeyin. Hayat daha beni üzmemiş, Yaşam daha beni bıktırmamışken. O günlerde ölseydim belki de, Yokluğumun bir anlamım olurdu- Ailem ve arkadaşlarım için. Yanımda olmak isterlerdi belki. Ama ölseydim yirmi üç yaşında, En şaşalı, en parıltılı şekliyle, İnsanlar baktığında iç geçirecek hani, "Ne güzel ölmüş be" derler ya ardımdan, İşte öyle ölmek isterdim. Köprülerden atlayıp, Sokak lambalarına kendimi asarak. Üzerime benzin döküp yakıp, Küllerimi boğaza savurarak... Keşke yirmi üç yaşında ölseydim yahu... En güzel anlarıydı yaşamımın. Hayatı da o an bırakmak

Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un

Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un. Anlatamadığı dertlerini, Göstermediği acılarını, Söylemeye utandıklarını söylemek için... Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un. Pencereleri çekingen bir aşık gibi çalıp, "Bana bak sana aşığım" demek istediğinden, Gizlice ve masumca hislerinden dolayı... Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un. Gözyaşlarını gizlemek için belki de, Belki de olmayan gözyaşlarının yerine. Yalanına da saklısına da sebep... Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un. Gürültüler arasında gizlenerek, Rakının son dirhemine eşlik ederek, Coş diye, şakı diye, eğlen diye... Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un. Peki ya senin neyin var? Ben de sensizliğin var. Sessizliğinden beter İstanbul'un...

Lanet

Bu dünya bir aşkın laneti, Umduğun o gül nerde hani? Soldu mu? Kuruyup yokoldu mu? Cennetten vazgeçtiğin oldu mu? Lanet  by  nerval

Düş...

Meleklerin kulaklarıma fısıldıyor... Koynuma aldığımdan beri saçlarını, Bedenim titriyor seni düşündüğümde... Kuşlar göçtükten çok sonra, Güneşin terkettiği bir vakitte, Bulutların ayı gizlediği bir anda, Karanlık aslında sadece sen oluyorsun. Gökyüzüne baktığımda, Gözlerimi kapadığımda, Siyah gidiyor ve sen geliyorsun, Gülümseyip beni oyununa çağırıyorsun. Sigaranın dumanıyla aynısın. Bir ara zevk viyorsun, Sonra içimden bir zehir gibi çıkıp, Beni hasta ediyorsun... Uykusuzluğumun sebebiyken sen, Uykusuzluğumu sorguluyorsun. Yattım halbuki, şu an rüyadayım, Ve sen en güzel düşümsün...

İstanbul

Sizi aldatan ama aşık olduğunuz kız. Evlenmek istediğiniz ama başkasına gelin giden hatun. Unutmak istediğiniz ama unutamadığınız eski sevgili. En güzel ve en çirkin sevişmelerinizi yaşadığınız kadın. Kanserli bir hücreniz bedeninizi günden güne öldüren. Kör gözleriniz. Âmâ diliniz. Özürünüz.

Müzik siteleri nereye gider, müzik klipleri mi yoksa sadece müzik mi?

Neden müzik değil de müzik klibi mi? Çünkü şarkı sözü değil de müzik, müzik değil de müzik klibi, müzik klibi de değil mümkünse gerçeği yani konser. Sıralamaya alırsak : Yazı > Söz > Görüntü > Gerçek Bunu yapan var mı ? Evet bir numaralı "müzik" dinleme ve izleme ortamı Youtube, bu akşam EST 8:00 p.m.'de Alicia Keys konserini canlı verecek. Alicia Keys dinleyen bir hayran, Youtube'e girdiğinde Alicia Keys'in herhangi bir eski kayıtlı şarkısını izlemek yerine genelde Alicia Keys'i canlı olarak izlemeyi tercih edecektir. Burada Alicia Keys örneğini, en sevdiğiniz sanatçı ile değiştirebilirsiniz. Tüm iletişim araçlarında teknoloji bu şekilde devam eder, ve bir önceki özellikleri de barındırırlar. Yani siz gerçekten bir konseri izlerseniz, şarkı sözlerini duyar ve söylenmesini izlersiniz. Söz konusu müzik değil de diyalog diyelim : Yazı > Söz > Görüntü > Gerçek Mektup > Telefon > Videolu konuşma > Gerçekten görüşme Söz konusu müzik ya da

Simsiyahtı...

Simsiyahtı saçları, Elbisesi, tırnakları, Çorapları, ayakkabısı, Dudakları ve oyuncakları... Matem rengine bürünmüş, Karanlık gözükse de, Yüreği rengarenkti. Gökkuşağı kalbinden doğardı... Fotoğraflarında gülümsemezdi hiç, Yanındayken gülümsemediğini göremezdiniz. Ne garip, aslında O’nu hep düşünsenizde, Kader bu işte, fazla görüşemezdiniz. İnsanların hayatına bir peri gibi girer, Dileklerini bir çırpıda gerçekleştirir, Sonra birden kaybolur giderdi... Sisli İstanbul gecelerinin, En esrarengiz sırlarından bile, Daha bilinmeyendi... Bilseniz belki hayran olmazdınız, Sevişseydiniz belki arzulamazdınız, Eşiniz olsa belki ertesi gün boşardınız. Karanlık gecelerden bile, Siyahtan bile daha siyahtı... Simsiyahtı... O’nunla hayata beyaz bir sayfa açmak isteseniz, Anılar, acılar ve yıkılan güveniniz, O beyaz kağıdı kapkara yapardı... Dünya’yı yaşadığı yaklaşık 30 yılda, 300 yılın kahrını görmüştü. Güzel hatıraları geceleri, Kötü hatıraları da gündüzleri simsiyahtı... Karanlık gecelerden bile,

Dünya'dan yabancılaştığınızı anlamanın 10 yolu

1) Daha Lost'u millet niye beğenir anlamamışken, bir de üstüne Flash Forward'dan da hiç bir şey anlamıyorsanız. 2) New Moon, Twilight ve bilimum Drakula türevlerinin ne ara seksi olduğunu hiç çıkartamamışsanız. 3) Balıkçıların ve bataklıkta kurbağa avlayan insanların giydiği botlarının ne ara kadınlar için çekici olduğuna kafanız basmıyorsa. 4) Ugg lafını duyunca kusmak istiyorsanız. 5) Yaprak Dökümü, Hanımın Çiftliği, Aşk-ı Memnu gibi dizileri izlemeyi beceremiyorsanız. 6) İsmail YK'nın neden megastar olduğunu hâla çözememişseniz. 7) Hülya Avşar ve Sibel Can'ın neresinin seksi olduğunu kara kara düşünüyorsanız. 8) Twitter ve Linkedin hesaplarınız olmasına rağmen hiç bir şeye yaramadığına inanıyorsanız. 9) Annenizin size 100 kez anlatmasına ve internette 100 kez videolarını izlemiş olmanıza rağmen hâla ütü yapmayı beceremiyorsanız. 10) Cihangir bohemini inatla keşfedememişseniz. Siz de Dünya'dan yabancılaşıyorsunuz demektir.

Mavi Senfoni

Türkiye'nin en pahalı modern sanat tablosu...

Huzur bulmayacaksın aşkta...

Huzurlu bir denizi düşün... Sessiz, sakin, kıpırdamayan ve ölü. Sineye çekilmiş, gıkını çıkartamayan, Gürültülerden ve dalgalardan uzak. Fırtınalardan uzak, boğuşmalardan uzak, İsyanlardan ve girdaplardan uzak. Aşk değil o deniz... Sessiz, sakin, kıpırdamayan ve ölü. Savaşacaksın aşkla hayatta kalması için. Ölümsüzü yok bu meredin... Geberecek zaten bir gün! Hayatta kalması için, Gerekirse kanını vereceksin. Azgın boğalar gibi sevişip, Akbabalar gibi çığlık atacaksın. Matadorların kılıçları durduramayacak seni. Tüm dünyanın leşini yesen bile doymayacaksın. Kıskanacaksın, Ağlayacaksın, Şiirleri ve şarkıları haykıracaksın, Çünkü aşkı başka şekilde hatırlayamazsın... Savaşacaksın aşkla hayatta kalması için. Ölümsüzü yok bu meredin... Geberecek zaten bir gün!

İnternet reklam kanunları tüm medyada olsaydı...

1) Televizyonda Domino's Pizza reklamını izledikten sonra Dominos'u arayan ya da sipariş veren kişi başına reklam bedeli ödenirdi. 2) Gazetedeki Dumankaya Residence reklamını gördükten sonra Dumankaya Residence'ı görmeye giden ya da daire satın alan kişi başına reklam bedeli ödenirdi. 3) Radyodaki "Hattınızı Avea yapın, 2500 dakika bizden" reklamını duyduktan sonra Avea'ya gidip hattını Avea'ya değiştiren insan başına reklam bedeli ödenirdi. 4) Hiç bir gazete, radyo ya da televizyonu bir kişiden fazla insan okuyamaz, dinleyemez ya da izleyemezdi. 5) Televizyonda bir kanalı açar açmaz ekranın üstünde, altında, sağında ve açılır açılmaz beş saniyeliğine geçici olmak üzere tam ekran en az 4 GOP reklam yayınlanırdı. Kanal açık kaldıkça da başka reklam yayınlanmazdı. 6) Gazetede yayınlanan reklamları gazete grafikerleri tasarlardı. 7) Radyo tunerını baştan sona tarıyan kişi tüm radyo kanallarını dinlemiş sayılırdı. 8) Tüm gazete, radyo ve televizyonlar batardı.

Uyuma

Hani bir daha sevmem demiştim ya sana, Hani bir daha sevemem demiştim. Hiç bir aşk son bulmadı hayatımda, Hiç bir acı son bulmadı aşk olunca. Sonu yok muydu, Sorun çok muydu, Çözüm var mıydı, Anlamadım. Senden bana kalan bu derin kuyuda, Senden bana kalan bu derin kuyuda... Uyuma... Uyuma... Uyuma... Uyanamazsın bir daha... Uyuma by nerval

Psikopat olduğunuzu anlamanın 10 yolu

1) "Var mısın yok musun" 'da yarışmacılar kırmızı kutuları açtıkça zevk alıyorsanız. 2) 500T otobüsünde sıkışan kalabalığa sırıtarak bakıp "Biraz daha sıkışsın ipneler" diyorsanız. 3) Şemsiyeyle sokağa çıktığınız bir günde aniden yağmur bastırdığında, siz şemsiyeyi açıp ıslanmazken, sırılsıklam olan insanlara bakıp "salaklar nihahahaha" diyorsanız. 4) Arkadaşınızla merdivenlerden inerken, arkadaşınızın ayağı kayıp paldır küldür yuvarlandığında yardım etmek yerine cep telefonunuzla arkadaşınızın fotoğrafını çekmeye çalışıyorsanız. (Bununla da yetinmeyip derhal facebook'da paylaşıyorsanız!) 5) Bir restoranda yemek yerken, yanınıza sırnaşıp yemek dilenen kediye yediğiniz döneri gösterip sonra "İster misin? (nah çekerek) Babayı alırsın!" diyerek döneri mideye indiriyorsanız. 6) Umumi bir tuvalette yüklüce sıçtıktan sonra, bokunuza bakıp "ne sıçmışım be kardeşim, bunu insanlığın görmesi gerek" diyerek sifonu çekmiyorsanız. 7) Minibüs

Geçmişin rüzgarları

Sessiz bir gecenin sonunda, yarım yamalak yaşanmışların ardına gizlenerek süzüldü geçmişin rüzgarları. Perdeleri peleriniymiş gibi şahlandırıp, omzu üzerinden bir bakış attı umarsızca. Elindeki oyuncaklarıyla oynarken çocuk olmak istediğini hatırlasa da, çocukken o oyuncakları çok çocukca bulduğunu anımsayıp gülümsedi. Eskiden dinlediği o basit sözlü şarkıların sade sözleri aslında ne kadar derin anlamlar taşıyormuş meğer. Küçüklüğünde ışıkların söndürülüp mumların yakılma nedenini hiç anlamamıştı oysa. Hele hele, tütünü avuçlarında ufalayıp çarşafın içine dökerek sigara içmeyi sadece esrarkeşlere ait bir alışkanlık olduğunu bile düşünürdü. Halbuki geçmiş rüzgarları sadece kendi geçmişimizi değil, tüm geçmişlerden hafifçe sıyrılarak bizi de sıyırır geçermiş. Bir meltem esintisi gibi. Ilık, kısa, içten bir "ah" çektiren...

Kadir Topbaş ve sel felaketi

Kadir Topbaş İstanbul'u sel götürdüğünde evinde oturuyormuş. Derken sel suları yükselmiş, Kadir Topbaş da evinin birinci katına çıkmak zorunda kalmış. Balkona bir tekne gelmiş. "Başkanım atlayın sizi kurtaralım" demiş teknedekiler. Kadir Topbaş demiş ki : "Gerek yok, Allah kurtarır." Aradan vakit geçmiş, sel suları daha da yükselmiş; evinin ikinci katına çıkmak zorunda kalmış. Pencereye tekrar bir tekne gelmiş. "Başkanım atlayın sizi kurtaralım" demiş teknedekiler. Kadir Topbaş demiş ki : "Gerek yok, Allah kurtarır." Sel suları daha da yükselmiş. Kadir Topbaş artık evin çatısına çıkmak zorunda kalmış. Evin çatısına bir helikopter gelip aşağı ipten merdiven fırlatmışlar. Pilot "Başkanım atlayın sizi kurtaralım" demiş. Kadir Topbaş demiş ki : "Gerek yok, Allah kurtarır." Sel suları daha da yükselmiş, Kadir Topbaş da boğulup ölmüş. Kadir Topbaş öbür dünyaya gitmiş. Allah O'na "Burada ne yapıyorsun?" diye sormuş.

NTV'nin yeni logosu

Ne oldu?

Söyle gönül sana ne oldu? Kem gözlerin ahı tuttu... Seviyordun sonra ne oldu? Ellerinden umutlar uçtu... Ne yaparsın aşk bu böyle, Sevilmezsin sevdiğinde, Gelmez ki hiç istediğinde, Üzüyor hep bittiğinde... Sevda bir başka yaza daha, Salar, sunar tüm heveslerini, Yakıp yıkar ne kaldıysa...

Türkiye'nin anayasası yoktur!

Farzedelim, hepimizin dokunulmazlığı var. Tüm vatandaşların. Senin, benim, katillerin, tecavüzcülerin, kundakçıların, kalpazanların, hırsızların, hatta ve hatta kapalı mekanda sigara içenlerin. Hepimizin dokunulmazlığı var. Böyle bir durumda Türk Ceza Kanunu'nun bizim için ne anlamı olabilir? Adam öldürdün diyelim. Gözaltına alınamıyorsun. Yargıç seni yargılayamıyor. Doğal olarak hapise de girmiyorsun. Tecavüz ettin, ev yaktın, sahte para bastın, banka soydun ve stadyumda sigara içtin diyelim. Gözaltına alınamıyorsun. Yargıç seni yargılayamıyor. Doğal olarak da herhangi bir ceza seni ilgilendirmiyor. Bu durumda Türk Ceza Kanunu'nun senin için anlamı nedir ? Bu durumda Türk Ceza Kanunu var mıdır yok mudur? Yoktur anam yoktur! Bu yüzden Türkiye'nin anayasası da yoktur! Anayasa vatandaşlar için değil, devlet yöneticileri için yazılmış bir kanunname. Bu kanunnamedeki kurallar yüzünden daha önceden de ceza alan suçlular, bu kanunnameyi artık kendilerini cezalandıramayacak bir se

Aa

aa flört mü ediosunuz ne zaman sevgili olucaksınız? - aa sevgili misiniz ne zaman evleniceksiniz? - aa evli misiniz ne zaman çocuk ? - aa çocuk büyümüş ne zaman emeklilik? - aa götün düşmüş mezarın hazır mı? - aa ölmüş.

Fasıl

10 yıllık şarkım :) 5 yıl önce seslendirme kayıdım ... Fasıl Bu akşam fasıl olsun, muhabbet olsun, Gönüller coşsun. Sevdiğim kız; Benim olsun, eşim olsun, yüreğim olsun. Soranı kalmadı gönlü aleminin, Bir tek ben varım sevgi aleminin. Yalnız olsam da, durgun olsam da, Bu gece geldi fasıl vakti. Bu akşam fasıl olsun, muhabbet olsun, Gönüller coşsun. Sevdiğim kız; Benim olsun, eşim olsun, yüreğim olsun. Gece oldu, mekan doldu, Benim gönlüm sarhoş oldu. Meyhane benim evim oldu, Dertler benim kaderim oldu.

Yar

Yar, Beni yangınlara atma yar. Yüreğimde son bir, Umut var aşka, Onu da harcama yar... Dünya dursun, Sonsuz olsun şu an. Alem duysun, Kaderi yendik yar. Yar, Beni yangınlara atma yar. Yüreğimde son bir, Umut var aşka, Onu da harcama yar... Yar by nerval

İşyerim & Manzarası

Hoşçakal Demeden Gittin

Kayboldun, Yokoldun, Hoşçakal demeden gittin. Ardında, Kaldığımda, Bana yazık ettin. Gözlerin bir daha beni duymadı. Nedense şimdi de karşımdasın. Aşk yalnız kalmaya gelmez, Fırtına diner gemiler dönmez, Aşk susup kanmayı bilmez, Yangındır alevi sönmez.

Hey gidi David Ginola hey

Dönemin en yakışıklı futbolcularındandı...

2. Dünya Savaşı

Almanya Çekoslavakya'ya saldırır. İngiltere ve Fransa saçmalamayın der. Almanya Polonya'ya saldırır. (Rusya da Polonya'ya öteki taraftan saldırır, ama herkes bunu unutur.) İngiltere ve Fransa savaş ilan eder. Bu "resmi" başlangıçtır. İtalya, Bulgaristan, Macaristan ve Romanya; Almanya'nın tarafına katılır. (Herkes son 3 ülkeyi unutur.) Alman ittifakı birbirlerine iple bağlı gibidir. Naziler yahudileri, homoseksüelleri, çingeneleri ve sakatları yokeder. (Herkes yahudileri hatırlar ama gerisini unutur.) İngiltere uzatır. Rusya ve Amerika hiç bir bok yapmaz. Danimarka, Belçika, Hollanda, Norveç, Fransız & Sırp gönüllü alaylar Alman ittifakına ve SS'e gönüllü olarak katılırlar. (herkes bunu unutur & şimdi dinleseniz, herkes kodumun direniş hareketine girdiğini iddia eder, çok BÜYÜK olmalı) Alman ittifakı Rusya'ya saldırır. Birden Ruslar artık herşeyin komik olmadığına karar verir. Japonya Alman ittifakına katılır ve Pearl Harbor'u bombalar. Der

Hal-i nara

Bu seğiren kalbin kımıltısında, Acemi çaylaklara Tanrı kılavuz olunca, Bir böceğin ipeği ördüğü gibi, Şehvetle sardı bizi aşk, biz sus pus olunca… Pasifik'te Mu olayım yerin dibine batan, Yeter ki göreyim yüzünü, göreyim bir an… Aden Bahçesi'ndeki elma ağaçlarından, Günah olsa da tadalım, başlasın boran… Hal-i nara, hal-i nara, aaah, ah. Hal-i nara, hal-i nara, aaah, ah. Sözcüklerin bana andaç olunca, Aliso Viejo'dan kalma bir hatıra, Dolaşır durur damarlarımda, Açılmış tüm hendekleri kaparım aşk toprağıyla… Ellerin ayasını acıtan bir kürek sapıyla, Kaderi yeniden yazan ben asi gerilla, Zor olmadı kapamak tüm çukurları usulca, Toprağın yaştı lakin yağmuruma doyunca…

Dumansız hava sahalarını destekliyorum, ama dumanlı hava sahalarında da esrar içilsin!

Sigara sağlığa über-zararlı, anne ve babamızın, kolu komşumuzun, devletin, toprak ananın ve Zeus'un "içme evladım helak etme ciğerlerini" önerisiyle bizden uzaklaştırılmaya çalışılan bir zehir. Peki kabul. Hayatımın daha uzun sürmesi için ciğerlerimi felak etmeyeyim ve daha rahat oksijen alayım diye cebelleşen canım cicim insanlar nedense oksijen solumamızı sağlayan ormanların düzenli bir şekilde inşaat firmaları ve devlet tarafından yakılmasına ayrıca sen-ben gibi dallamaların da bu güzel evler-rezidanslar-garsoniyerlerde keyif çatmasına ses çıkarmıyor. Ne oldu lan ciğerime ? Az önce kıçını yırtıyordun, "felak etme, canım benim uzun yaşa" diye; beş dakkada ormanı yakıp üzerine dikilen binaya taşındın ? Tamam tamam, bazılarınızın aslında benim ciğerime beş kuruş değer verdiği yok. "Pasif içicilik" diye 90lı yılların bir yalanı vardı, o yalandan korkuyorsunuz. Korkmanız gereken solunacak bir duman varsa o da sigara dumanı değil. Çimento fabrikaları, köm

Aşkın sonu

Her aşkın vardır bir sonu, Ölümsüz aşk doğmadı ki. Bugün sevgili olmuşsun, Yarın yabancı olursun, Bu aşkın yalın hali. Ne çok sevmişsin, Ve çok istemişsin, Anlamaz kimse derdini. Ne çok kanmışsın, Ve çok aşıksın, Dinlemez aklın kalbini. Gözleri altın değil mi? Elleri zümrüttendi. Dudakları elmastan, Yanakları yakuttan, O eşsiz bir hazineydi... Aşkın Sonu by nerval

Bir öküz yaz vakti nasıl üşütür?

Efendim, az kıyılmış ve rendelenmiş öküzümüzü alıp önce kliması püfür püfür tepesine tepesine esen ofiste donacak seviyeye gelene kadar hazırlıyoruz. Sonra da öküzümüzü sigara molalarında dışarı çıkartıp 40 derece üstü sıcakta terlemesini sağlıyoruz. Aynı işlemi günde 4 ya da 5 kez yaptıktan sonra; akşamleyin bu da yetmezmiş gibi içinde asla klima açılmayan "pencere açık ya aua goyim" mantığıyla işleyen servisin içerisine koyuyoruz. İki saatlik milim milim ilerleyen trafikte öküzümüz İsmail Türüt gibi terledikten sonra; trafik açılıyor ve pencerenin yanında bulunan öküzümüze pencereyi kapattırmıyor; hatta "ah ne güzel oldu esti iyi oldu" dedirtiyoruz. Her ne kadar yanındakiler "fena çarpar kapa pencereyi usta" dese de; öküzümüz adı üstünde öküz olduğu için bunu kaale almıyor ve "oh ne güzel serinledim" diyerek eve dönüyor. Ertesi gün itibariyle de nefesi ancak kıçından alabiliyor, eczaneye falan da gidebilmek için yerde sürünerek hareket ettiriyo

Seninle başım dertte

Bu da sanırım Selami Şahin'in tek sevdiğim şarkısı :) Seninle Başım Dertte by nerval Seninle başım dertte Ne yapsam bilmiyorum, Canımdan bir parçasın , Söküp atamıyorum. Bilmiyorum seninle Sonumuz ne olacak, Belki bu aşk ölümsüz, Belki yarım kalacak. Her Gün değişiyorsun, Avutuyorsun beni, Bir bilmece gibisin, Çözemedim ben seni. Seninle başım dertte, Ne yapsam bilmiyorum, Canımdan bir parçasın, Söküp atamıyorum. Bazı gün darılırsın, Bazı gün barışırsın, Bazı Günde kaybolur Hasrete karışırsın... Seninle başım dertte, Ne yapsam bilmiyorum, Canımdan bir parçasın, Söküp atamıyorum...

Aşk oyunu

Kenan Doğulu'nun en sevdiğim şarkısı :) Biraz değişik söyledim ama ... Aşk Oyunu by nerval Akorları da şöyle oldu : Am Dm Islak sokagin kucaginda Em Am Bir ben, ve çaresiz bir ben daha Dm Tuzlu saçlarim degiyor dudaklarima Em Am Ayni sen, o tatli ben Fm Gm Sanki umrumda belki de onunla Em Sevisiyor çilginca Fm Gm Yine de kalbim hep onunla Fm Gm Fm Em Sen benim masum biricik melegim Am Ask oyunu buna derler güzelim Em Seçmelisin birini Dm Bir söyle bir böyle derken C Em Kaçirip harcarsin sevgileri Fm ) Yeni ask caydirir çogu zaman aldatir ) Gm ) Gelen gideni aratir ) Dm ) 2 Ask oyunu buna derler güzelim ) Em Am

Ruhumu teslim ettim...

Biliyorum her şey çok çabuk, Gelişti ama tahmin etmedim, Seni şöyle bir süzdüğümde, Ruhumu teslim ettim. Gecenin sonunda, Utandık anlaşmaya, Ne derler hakkında, Ne derler hakkımızda.. Hislerim sevdiğini söylese de, Gözlerin başka söylüyor. Sen benden uzaktayken, Şeytan neler fısıldıyor. Geçmişin aynasında, Her şey yalan aslında, Ne oldu söyle sana, Neler oldu aslında... Biliyorum her şey çok çabuk, Gelişti ama tahmin etmedim, Seni şöyle bir süzdüğümde, Ruhumu teslim ettim. Ruhumu Teslim Ettim by nerval

Sokakların kokusu o kadar temiz ki İstanbul'un yaz gecelerinde....

Sokakların kokusu o kadar temiz ki İstanbul'un yaz gecelerinde.... Ama gündüzleri anlayamıyorum. Egzozundan neredeyse yakında katı bok çıkacak seviyede zibilyon arabanın muayenelerden nasıl geçtiğini anlayamıyorum. Evimin karşısında ana yapı'nın son 10 yıldır inşaatına devam ettiği iki binanın şu güne kadar çıkardığı toz ile Çin Seddi yapılabilecekken nasıl bitmedi bu inşaatlar anlayamıyorum. Ama gecesi o kadar güzel ki. Ne sabah 6 akşam 9 mesai yapan dilencileri, çingeneleri ve işportacıları var ne de tabakhaneye bok yetiştirme görevini üstlenen kurye ve restoranların mopetleri rahatsız ediyor.  Ilık ılık süzülüyor rüzgarı ruhunuza "huzur" diye fısıldayaraktan. Gündüzleri kalabalık olan sokağı arada bir tek tük yavaşça giden yaşlıca bir arabanın ışıkları rahatsız ediyor. O ışıkların asfaltta yansıması bile ay ışığının denizde yansıması gibi. O yaşlı arabanın motor sesi de zaten küçük bir balıkçı teknesinin hınzırca geceyarısı uyuyan balıkları avlama seansı gibi.  Sok

Pixar bu yüzden 1 numara

Colby Curtin'in hikayesi biraz sizi üzecek... 10 yaşında nadir gözüken bir kansere yakalanmış bundan 3 yıl önce. Sayılı günleri varken, Pixar'ın "Up" animasyonunu görüyor ve o filmi izlemek için hayata tutunuyor. Ailesi Pixar ile kontağa geçiyor, ve halen de sinemalarda oynanan Pixar animasyonu; Pixar tarafından Colby'nin evinde izletiliyor. Colby'e hediye olarak filmd kullanılan fotoğraf albümünün bir versiyonunu veriyorlar. İçinde karakterlerin orjinal çizim denemeleri var. Colby filmi izledikten 10 saat sonra hayata gözlerini yumuyor. Anne ve babasının yanında... Son dileği de Pixar tarafından gerçekleştirilmiş olarak. İşte bu yüzden Pixar uzak ara animasyonda tüm Dünya'nın en iyisi ve kimse ellerine su dökemez. Bu küçük kızın ufak ayrıntısı yüzünden...

Sev sadece sevildiğinde

Bu yalnızlık,Bitsin artık.Uyan uyan, Sana yazık... Gözlerini aç, nerde istediğinde? Yüreğine sor, yakışır mı üzülmene? Buraya kadar, ne oldu sen sevdin de. Bir daha boşver, unut gitsin geçmişe... Hayata yeniden başla, Sev sadece sevildiğinde... Sev sadece sevildiğinde by nerval

Megan Fox'a karşılıksız aşk...

İzin fantezisi

14 gün izin var ya. 3 ay boyunca her pazartesi gününü izin aldığınızı farz edelim, 3 ay boyunca pazartesi sendromu yok ulan. İlginç fikir. Ama 14 tane ayrı izin kağıdını patron imzalar mı, yoksa rulo yapıp münasip bir yerime mi sokar bilemiyorum.

Fenerbahçe topuz dedi

Michael Phelps ülkücü olmuş

Oldu o kadar

Bir süre önce "Olur mu o kadar?" diye yazmıştım. Oldu o kadar. "Olacak O Kadar" 7 Haziran 2009 gecesi, AB'de 3'üncü, Tüm'de 4'üncü oldu ve Fox'un uzun süredir yaşadığı en ratinge imza attı. Tebrikler Levent Kırca. Buyrun ilk 10 dakika :

Bu fırtına seni aşar

Her defasında, Yeni bir umuda, Yelken açıyordun. Denizdeki, Dalga gibi, Başa dönüyordun. Bu fırtına seni aşar, Hatıralarıyla boğar, Aklından hiç çıkmaz yar. Her defasında, Deli bir çocukla, Yola çıkıyordun. Parçalanmış, Gemi gibi, Dibe vuruyordun. Bu fırtına seni aşar, Hatıralarıyla boğar, Aklından hiç çıkmaz yar. Gecenin sonunda, Yalnız başına, Eve dönüyordun... Umutsuz bir, Aşık gibi, Şarkı söylüyordun.... 8 Haziran 2009 - 02.15

Conan'ın arkası Super Mario'dan

The Tonight Show'da Jay Leno'nun yerini Conan O'Brien aldı bu hafta. Conan'ın arkasındaki camdan gözüken arka planın sırrı ise müthiş. Arkası düpedüz Super Mario ekranlarına tıpatıp uyuyor. İlhamdan mıdır, easter egg'midir, neyin bokuysa güzel :)

Assasin's Creed 2

Tanıştırayım. Dünyanın gelmiş geçmiş en karizmatik katili. Ubisoft zaten grafik konusunda tozutmuş durumda, sadece kendilerini aşabiliyorlar.  Ama hikaye, gelişimi, oyunculuklar. Tamamı sanat eseri. Yarabbim kollarımı açtım sana geliyorum.

If you're a human, then I'm an animal "yauw" - Case 2 : Megan Fox

Olur mu o kadar?

Levent Kırca'nın Türk televizyonu klasiklerinden Olacak O Kadar serisi televizyonlara 30 Mayıs gecesi tekrar döndü. Cesurca Ergenekon'dan, telekulaktan bahsetmesine tutun; makyaj olarak da kalitelice yapılmış Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan taklitleri oldukça başarılıydı. Cesaret sadece Levent Kırca'da da değil elbet, FOX TV'de de. Meyvesini de aldılar. Reytingler ne olur olmaz diye düşünürken; Tüm'de 3,3 rating - %9,4 share ile; AB'de de 3,5 ve 10,6 ile; Beşiktaş'ın şampiyon olduğu, Show TV'de Yemekteyiz finalini geçecek bir performans sergiledi. FOX'un da gün içerisinde en fazla izlenen programı oldu. Tebrikler FOX, tebrikler Levent Kırca.

Ellerin Yalnızlığında

Ya sen bunu unutursun, Ya da bir umut yaşanacak. Ellerin yalnızlığında, Aşk sonsuz yaşanacak... Kim olduğun mühim değil,  Ya giden olursun ya da kalan, Ellerin yalnızlığında, Bir tek aşktır yarım kalan... Belki çocukca aptalca, Koca adam olsak da hala, Ellerin yalnızlığında, Hayat biter aşk olmazsa... 31 Mayıs 2009

Evliya Çelebi Sendromu

Hayatınız boyunca şehirden şehire, ülkeden ülkeye habire yolculuk edersiniz ve buralarda bir süreliğine yaşarsınız. Yaşamakta olduğunuz yeni yerin kültürünü zamanla alışkanlık haline getirirsiniz. En sonunda da herbir yerde bir süre yaşamanıza rağmen, hiçbir yere ait değilsinizdir. İşte bu "Evliya Çelebi Sendromu" dur.

Ekspres kasa Türkiye'de!

Hipermarketlerde görürüz genelde. Bir adet 10 ya da 5 ürün aşağısında alışveriş yapmışlar için bir adet ekspres/hızlı kasa mevcut. Dünyanın her yerinde var, e bizde de var. Alışmamış götte don durur mu ? Durmaz. Bir kaza olduğunda gidiş ve geliş şeridinin durduğu yegane ülkelerden biri olarak Türkiye'de nedense kasalardaki "trafiğin" ürün sayısıyla alakası olduğunu düşünüyorlar. Az önce itibariyle 3 adet ürün alarak Carrefour'da eksper/hızlı kasaya girdim. Sonuç ? 30 dakika bekledim!  Kredi kartını veren, ona 3-5 taksit yapamayınca başkasını veren, üstüne pazarlık yapmaya çalışan öküzlerden bir adet olduğunu düşünürsünüz değil mi? Hayır anam. Vallahi billahi hepsi yaptı.  Kasiyer de alışmış artık, gelen geçenle eve gelen misafir gibi muhabbet ediyor.  Hay...

Bezginliğin laneti

Aklım durgun, sanki çıkmazlardayım. Bedenim yorgun, halbuki genç yaşımdayım. Gittiğim yol değil, sanki dönen atlı karınca. Karınca kadar yol alamadım galiba kararımca. Denize bakıp da sonsuzu düşlersin ya, Gözünü kapatıp da yaşamı koklarsın ya. Ne kokusu kaldı yaşamın, ne de sonsuz ufku, Bezginliğin laneti yaşamın en boktan huyu... 22 Mayıs 2009

Eurovision'da favori Norveçmiş!? Hadi ya??

Geçen sene de Eurovision 2008'i Rusya kazandığında pistte biri buz pateni yapıodu, biri diz eğip keman çalıyordu, öbürsü de şarkı söylüyordu. Rusya'nın diz çökerek keman çalması, 3 kişinin dansetmesi Şimdi de üç tane adam bildiğin folklör yapıyor, diğeri de diz çökerek eğip çalıp melodi çığırıyor. Norveç'in diz çökerek keman çalması, 3 kişinin dansetmesi E peki canına yandıklarım, orijinali ne zamandı bilir misiniz? Suat Suna'nın diz eğerek keman çalması, 3 kendisinin öyle böyle şeyler yapması Bu adam niye yaranamadı lan size? Suat Suna ve klonları

If you're a human, then I'm an animal "yauw" - Case 1 : Miranda Kerr

Sakarlık

Aranızda kendini sakar sanıp aslında başından talihsiz olaylar geçenler olabilir. Ancak hiç kimsenin sakarlık konusunda elime su dökemeyeceğini az önce itibariyle anlamış bulunmaktayım. İçi kola dolu bir bardağa elim çarptıktan sonra devrilmeden tutmama rağmen, odamın neredeyse tamamını kola gölüne buladım. Hani Newton benim şu az önce yaşadığımı gördükten sonra değil kafasına elma, ağaçtan panda ayı bile düşse "Allah'ın hikmetidir" der fizik dünyası kaosa sürüklenirdi. Bir bardağın içerisindeki %25 civarında kola (100gr civarında) aynı anda 50'ye yakın DVDyi, iki kibrit kutusunu, iki sigara pakedini, bir external hard disk'i, bir kültablasını, bir cüzdanı, bir cep telefonunu, penguen ve uykusuz dergilerini, anahtarlığımı, yeri, duvarı, iki adet masayı ve bir adet dolabı kola içerisinde bırakıp koca rulo kağıdı temizlenmek için harcatabilir mi? Kulağa imkansız gelse de az önce yaşadım! Anlayamadığım CDler üst üste durmasına rağmen, hepsi arkalı önlü kolalanmış! Bi

Sabancı Üniversitesi peygamber adayı araştırma görevlisi arıyor

Ciddi bir eğitim kurumu kariyer.net'e evlere şenlik bir eleman arayışı sunmuş ki; kariyer.net'e "uzay mekiği kullanırım" diyen adamların niye öyle yazdıkları sonunda ortaya çıktı. İstanbul Tuzla'daki Üniversite'deki araştırma görevlisinde şu özellikleri istiyorlarmış : - Windows 2000 / NT işletim sistemleri konusunda ileri derecede bilgi sahibi (Cihazların laboratuar ağına, kampus ağı ve internet bağlantıları konusunda Bilgi Teknolojisi Birimi ile koordinasyon kurulması ile ilgilenecekmiş) (yani network uzmanı) - Adobe (photoshop, after effects, premiere, illustrator), Macromedia (flash, dreamweaver, director, freehand), Alias Maya, Discreet 3ds, tercihen reason, sound forge, qbase, acid pro konusunda deneyimli (yani grafiker, kurgucu, ressam, animasyoncu, tonmaister, aranjör, müzisyen) - Bilgisayar ve çevre birimleri (printer, plotter, scanner) donanımı konusunda tecrübeli (yani ofis boy) - Dijital fotoğraf makineleri, video ekipmanları ve ses ekipmanları kon

Karaoke

Geçtiğimiz bir gün Ertekin'in şapkasının karaoke gecesine gittim. Haliyle her çeşit insan şarkı söylemeye çalışıyordu ama iş gittikçe karaokenin ruhundan uzaklaşarak hörekesinin ruhuna yaklaştı. Kendini assolist sananından tut, şarkıyı isteyip ardından "ay ben istemem rezil olurum"culara; yığınla şebek olmaktan kaçan dallama vardı. Karaoke adı üzerinde şebekçe bir şeydir. Annen ve baban sana "karaoke" ismini verseydi, şebeğin daniskası olurdun. "Murat koyim de tur at" evrim geçirir "Karaoke koyim de kekele" haline dönüşürdü. Bu ne ciddiyettir bre ahali. İnsan şarkıyı doğru düzgün dinlemek istese, o şarkıyı doğru düzgün söyleyen bir insandan dinler. Karaoke adı üstünde, "kara" üzerinde herhangi bir şarkıyı dinleyince "oke" demektir. Bu yüzden denizde veya gökyüzünde karaoke gecesi düzenlenmez. Bunun yanı sıra, eğer ki japon değilsen bir erkek olarak karaoke söylemeyeceksin. Sus oğlum sus, bırak kadınlar biraz daha sarhoş ol

Külkedisi, Pamuk Prenses ve Clementine ile bir altın günü

Yıl kıştan kurtulsa da ben kıştan kurtulamamış ve şifayı kapmış bir şekilde pazartesi günü evde yatakta yatıyordum. Hapşırmalarım arasında gözlerimin önünde uçuşan kelebekler, kuşlar ve yıldızlar "içmeden böyle kafa olunuyormuş" hissi uyandırırken mübarek kapım çaldı. Zar zor yataktan kalkarak kapıyı açtım ve o embesil fantezi dünyamın mal karakterleri bir bir belirdi karşıma. Külkedisi ve pamuk prenses sedyede hareketsiz yatan bir kızın üzerine börekleri, çörekleri ve örtüleri koymuş içeri daldılar. "Hohooyt! Hoş geldik, sefalar getirdik!" - Tamam sen külkedisisin, sen de pamuk prenses. Peki bu sedyedeki hatun kim? Külkedisi atıldı : "O Clementine! Gözü kalmasın diye getirdik!" - Yazık günah değil mi felçli kıza, bırak bir köşede. - Ah canııım. Yazık günah olan psikopata bağlamış bir çizgi filmi izleyen zavallı çocukluğun. Başımın etrafında hala kelebekler, kuşlar ve yıldızlar uçuşuyorken salona geçtiler. "Ay bak sene ne haberlerim var Onur" ded

Radyo Voyage

İstanbul'da 107.4 İşe gidip gelirken, gece sakin kafa için dinlenebilecek en güzel müzik. http://www.radyovoyage.com/

Nezleyken yapılan en iğrenç 10 şey

1) Tuvalet kağıdından küçük parçaları yuvarlayıp burun deliklerine soktuktan sonra sümük akmasını engellemek. 2) Ruhunuzu teslim edercesine hapşırdıktan sonra duvarda balgamınızın yavaş yavaş sümüklü böcek gibi yere yolalmasını şaşırarak izlemek. 3) O hapşırmalarda sesinizin gürleyerek "yiiih huu" diye çıkması. 4) Etrafa virüs saldığınızı bile bile işe, maça ve düğüne gitmeniz. 5) Başkasının burun spreyini kullandıktan sonra o spreyi sahibine geri vermeye çalışmanız. 6) Virüslü virüslü ellerinizle markete gidip domatesleri, elmaları elleye elleye alış veriş yapmanız. 7) Tuvalette aynı anda işemeyi, sıçmayı ve hapşırmayı düşünmeniz. 8) Tuvalette aynı anda işemeniz, sıçmanız ve hapşırmanız. 9) Yatakta yorgan döşek yatıp "Yarabbim aç kollarını sana geliyorum" dediğiniz an bir arkadaşınızın sizi araması ve gece dışarı çıkma planları yapmanız. 10) Nezleyken yaptığınız iğrenç şeyleri 10'lu liste halinde sunmanız.

Çay iki şekerli olsun Skibbe !

Bu güne kadar bu dallamaya dayananlara hakikaten saygı duyuyorum. Çünkü aynı insanlar, nazilerin gaz odalarında öldürülmeye de tahammül gösterebilir. Bu hıyarın başa gelmesinden beri Galatasaray'ın tüm başarıları sadece ve sadece Galatasaray futbolcularının becerisidir. Hani genç yaşında sakatlandı, hoca oldu, bir çok ilke imza attı falan filan ama; kasımpaşa yahu. Tren geçerken izleyen öküzler bu takımı inanın daha iyi yönetir. Ne bir taktik var, ne bir kazanma arzusu var, ne de en ufağından bile olsa heves var. Nerde yahu bu takım ? Takım kaptanını her zaman takımın en arıza adamlarından seçmemizi sorun etmiyorum. Ortadaki sorun şu: “Takımın yönetimi”. Burda da git bir çay koy diyeceğimiz adam Skibbe'den başkası değildir. O yüzden o çayın iki şekerli olmasını istedim.

Yavşak Süpermen

"Yumurta mı yarasadan çıkar, gergedan mı zürafadan?" paradoksunu yaşayarak uyandığım bir sabahtı. Horoz beni o artık ilkokul seviyesine düşmüş esprisiyle "Ben işime bakarı... gergedan?.." şeklinde bir ikilem yaşarak uyandırırken, tavuk "Benim doğurduğum civciv salaklar!" diye isyan ediyordu. Önceki gece yağmur sertçe bastırmış, gökyüzü gürlemelerinden ve şimşeklerden zar zor uyumuştum. Sular seller götürmüştü tabir-i caiz ise İstanbul'u. Uyandıktan sonra pencereden dışarı baktım ... O da ne? Vay anasını skim! İstanbul Venedik'e dönmüş, tüm sokaklar nehir olmuştu. 7'inci katta oturduğumdan bana bir şey olmamış, 6'ıncı kata kadar yükselen sular aklımda bir kıyamet senaryosunu uyandırmıştı. Derken kayıkçıları eski Osmanlı kıyafetlerini giyen bir Sultan kayığı tam penceremin aşağısında durdu. Kayığın en önündeki bağırdı : "- Padişahım, atlayın; sizi kurtarmamız gerek!" Sıçtığımı anlamıştım. "Kimsiniz ulan siz?" dedim aniden.