Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Teşekkürler Arsenal, Teşekkürler Barcelona

"Bu adamların oynadığı futbolsa, bizimki ne?" diye düşündüm maç sırasında. Resital bunun adı. Paslar, hareketler, şutlar, kurtarışlar, yalanlar, ihanetler, kırılmalar, üzülmeler, çaresizlikler... En güzel aşk gibi maçtı yahu bu. Teşekkürler Arsenal, Teşekkürler Barcelona... "Arsenal'li olarak öleceğim" diyen bir Barcelona'lı Henry, sonradan maça girerken tribünler ayakta. Kaçırdığı gollerle saç baş yoldurtan, ardından 2 gol çakan İbrahimoviç. Kendisinden bekleneni veremediği için çocuk gibi gözlerini yuman Messi... Haketmediği bir kırmızı kartı gören ve yalan bir penaltıya sebebiyet veren Puyol... Alt yapısından yetiştiği takımı aldatarak eşitliği yakalayan, ardından sakatlanan Fabregas... Ve belki de bizim için en güzeli, cımbızla her lafını çekseniz gündem konusu olabilecek muhteşem yaratıcılık ve bilgi sahibi Ertem Şener'in maç anlatımı... Hepsi çok çok güzeldi. Kazanan olmadı mı? Oldu yahu! Futbol kazandı! Bu sefer hakikaten futbol kazandı!

Lucas Neil ikinci kaptan olmalı, Johan Neeskens'in işine son verilmelidir

Galatasaray'da derin bir "ruh" sorunu var. Takım içerisindeki sinerji, oyuncular arasındaki iletişim, kadro işleyişi kitlenmiş bir noktada. Sorun da bu yıl boyunca atamadığımız ya da yediğimiz goller değil; Galatasaray'ın ruhundan yoksun sahaya çıkması. Ama Galatasaray'ı Galatasaray yapan şey; Galatasaray ruhu. Hani Bülent Korkmaz'ı Tony Adams'dan daha iyi bir defans yapan bu ruh. Hakan Şükür'ü Davor Suker'den, Arif Erdem'i Thierry Henry'den daha iyi yapan işte bu ruh. Bu ruh olmayınca, Tony Adams'ı defans diye getirsen, Thierry Henry'i forvet olarak getirsen bile hiç bir şey değişmez. Ruh gerek... Ruhun tek sorumlusu da teknik heyet ve takımın kaptanıdır. Arda Turan'ı canım kadar seviyorum. Mehmet Topal sakatlamış ya antremanda, gidip Mehmet Topal'a bir tokat atasım var o seviyede seviyorum Arda Turan'ı. Şu dönemlerde evli olsam ve çocuğum olsa adını Arda koyarım. Bu kadar çok seviyorum Arda'yı. Arda bundan 5 yıl so

10 mesleğin ünlüsü olsaydım

Bir mesleğin ünlüsü olsaydım, şöyle gazete başlıklarına konu olabilirdim: 10) Ünlü degüstatör Onur Aydın'ın Petrus şarabı hakkındaki yorumu : " O son kadehi içmeyecektik hacı! " 9) Ünlü paparazzi Onur Aydın'ın çektiği otoportre çıplak fotoğrafları gündemi değişterecek! 8) Ünlü şarkıcı Onur Aydın'ın son parçası " Ben sana bayıldım, sen hamamda bayıldın " 7) Ünlü tasarımcı Onur Aydın'ın son kreasyonunda bütün mankenler anadan doğmaydı. Onur Aydın " Bu kumaşı sadece zekiler görür " dese de yedirtemedi! 6) Ünlü el mankeni Onur Aydın nah çekerken yakalandı! 5) Ünlü diş hekimi Onur Aydın " Dişlerinizi fırçalamanıza gerek yok, bırakın çürüsünler sonra bana gelin porselen yaptırayım " dedi. 4) Ünlü IT sistem destek uzmanı Onur Aydın'ın " Windows XP'den şaşmayın " yorumu Windows 7 satışlarını bıçak gibi kesti! 3) Ünlü Formula 1 pilotu Onur Aydın aracında levye bulundurduğu için yarışlardan diskalifiye edildi! 2) Ünlü vant

İnternet piçliği ve sosyal medyacılık

Kimine ince, kimine kalın bir çizgi var ikisinin arasında. İnternet piçi olmak ve sosyal medyacı olmak arasında... Sosyal medyacı kullandığı tüm internet programlarını ve sitelerini çok sever, ama internet piçi beğenmediğine bok atmayı sever. Sosyal medyacı blog'u, twitter'ı, foursquare'i ve yepyeni güzel olarak yapılmış tüm programları ve internet siteleri kendi malıymış gibi sever. Ama internet piçi karı kaldıramayacağı hiç bir ortamı sevmez. Facebook'çudur, daha önce bir aralar yonja'ya gold üye bile olmuştur "internetten karı düşürme" hevesi peşinde. 80630, 2yüz vs. 'nin garanti üyesidir. Sosyal medyacı bu siteleri bilmez bile. Sosyal medyacının hayalindeki meslek sosyal medya ile uğraşmaktır. İnternet piçi ise, müteahhit mantığıyla; medyanın tamamını ele geçirmek ister. Sosyal medyacı insanların "ne güzel" dediği işler peşinde koşar, internet piçi de insanların "ne?" diye kafasını çevirdiği işler peşinde koşar. Sosyal medyacı E

Sans toi...

Selçuk Erdem'in eskizleri gibi ... Ben böle arada bir şarkı yapıyorum, kimseye yayınlamıyorum, kayıtlarımda bulunuyor. Sonra yokolup gidiyor. Böyle bir şey yaptım... Sizce güzel mi ? Güzelse şarkının devamını yazmalı mıyım ? Sans Toi by nerval Sans toi, il ya des jeux, Je veux pas jouer. Sans toi, il ya des yeux, Je veux pas regarder. Sans toi, il ya du feu, Dans mon coeur a toi, Sans toi, je suis seul; Oubliant et grave...

Social Media Effect 101 - Miss Turkey 2010

Sabahleyin dostum ve tam arkamda oturan Sinan Demir 'in, "ulan bizim niye miss turkey sayfamız yok" demesiyle başladı herşey. Başvurular sonrasında yeni sayfa için muallakta kalmış bir şey yapamamıştık, ve Posta gazetesi dahil tüm basın bizim pazar günü seçmelerimiz sonunda çıkan 20 finalistten bahsederken malesef içeriğimiz yoktu. Huop iş başa düştü. Kalktım yerimden, 2010missturkey.com ve missturkey.ntvmsnbc.com ntvmsnbc'deki miss turkey finalistleri belli oldu haberine yönlendirdik bu siteleri. Ama en önemlisi yok ortada... Foto galeri! Alel acele foto galeri için fotoğraflar topladım, Ahmet Yeşiltepe ağabeyimin forsu sağolsun. Ntvmsnbc'deki editor arkadaşların da yardımıyla derhal siteye yükledik, ve haber sayfasına koyduk. Sonra ne mi oldu? Albümü siteye yükleyen arkadaş, yüklediği saniyeden sonra albüm gözüküyor mu diye baktığında albümü 30 kişi izlemişti. O ne lan? 1 saniyede kim geldi de gördü? Sonra anlaşıldı durum, "Türkiye'nin en güzel kızlar

Dünyanın en yalan 10 mesleği

10) İş Gelişirme Kendi mesleğim, sanki şirket içinde çalışan herkes mevcut işi geliştirmiyormuş gibi yalan bir meslektir iş geliştirme. "Ne iş olsa koştururum abi"'nin günümüz modern iş diline vurulmuş hali. Bildiğin kalfadır bu adamlar. Gavurcada değişik tabiki "Business Development" deyince, sanki şirketteki bütün işlerin gelişmesi size bağlı gibi. Hade len oradan. Patron var, büyük patron var, yığınla yönetici var; hepsi bok mu yiyo orada sana kalmış işi geliştirmek. Ama titr yüksek gibi gözüküyor ya? Sallayın anasını satayım. "Dünya barış antlaşmasını hazırlayalım sayın başkan" diye dallama dallama önerilerle gelebilirsiniz. Şuur yerinden gider, yerine zırdelilik gelir. 9) Hava Durumu uzmanlığı Devletin meteoroloji diye bir kurumu var. Habire gökyüzüne balon gönderip, fotoğraf çekip (gerçi şu sıralar iş uyduya döndü) bulutların o yönde hareket ettiğini öngörerek sallama çeşidir bu. Araştırma yapmışlar Amerika'da, "yağmur yağar" ve &q