Ana içeriğe atla

Kayıtlar

istanbul etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yabancı ziyaretçiyi turistik mekanlara götürmeden 4 gece 5 gün gezdirme rehberi

Tarihle bir alıp veremediğim yok, ama tıpkı siyaset gibi çoğu bahsedilen şeye inanmıyorum. Ayasofya, Yerebatan, Topkapı Sarayı, bilmemne müzesi falan hani 60 yaşımda olsam ve ölmeden önce "ah yarabbim ben de göçüp gideceğim öteki dünyaya, insanlar ne güzel şeyler yapmışlar" diye düşündürebilirdim; ama böyle düşünmüyorum. Gencim, güzelim, gezeceğim, eğleneceğim mantığındayım henüz. İnternette zibilyon tane fotoğrafı olan yerlerin de zibilyon birinci fotoğrafını çekme hevesine henüz ulaşamadım. (Tangası gözüken bir inşaat işçisi görsem cep telefonuyla derhal resmini çekerim o ayrı) (resim değil fotoğraf o! demeyin döverim) Neyse efendim, Pepperdine'dan ve hayatımdaki en yakın arkadaşlarımdan Timm, hanımı Chris ve oğlu 18 aylık Leon ile beni ziyarete geldiler. Ben de onları October Fest döneminde ziyaret etmiştim, her gün beni ayrı bir bira festivaline götürmüştüler. (Timm götürdü gerçi, Chris 24 saat çocukla ilgileniyor) Timm beni October Fest dışında bir sürü yere götürdü.

İstanbul

Sizi aldatan ama aşık olduğunuz kız. Evlenmek istediğiniz ama başkasına gelin giden hatun. Unutmak istediğiniz ama unutamadığınız eski sevgili. En güzel ve en çirkin sevişmelerinizi yaşadığınız kadın. Kanserli bir hücreniz bedeninizi günden güne öldüren. Kör gözleriniz. Âmâ diliniz. Özürünüz.

Sokakların kokusu o kadar temiz ki İstanbul'un yaz gecelerinde....

Sokakların kokusu o kadar temiz ki İstanbul'un yaz gecelerinde.... Ama gündüzleri anlayamıyorum. Egzozundan neredeyse yakında katı bok çıkacak seviyede zibilyon arabanın muayenelerden nasıl geçtiğini anlayamıyorum. Evimin karşısında ana yapı'nın son 10 yıldır inşaatına devam ettiği iki binanın şu güne kadar çıkardığı toz ile Çin Seddi yapılabilecekken nasıl bitmedi bu inşaatlar anlayamıyorum. Ama gecesi o kadar güzel ki. Ne sabah 6 akşam 9 mesai yapan dilencileri, çingeneleri ve işportacıları var ne de tabakhaneye bok yetiştirme görevini üstlenen kurye ve restoranların mopetleri rahatsız ediyor.  Ilık ılık süzülüyor rüzgarı ruhunuza "huzur" diye fısıldayaraktan. Gündüzleri kalabalık olan sokağı arada bir tek tük yavaşça giden yaşlıca bir arabanın ışıkları rahatsız ediyor. O ışıkların asfaltta yansıması bile ay ışığının denizde yansıması gibi. O yaşlı arabanın motor sesi de zaten küçük bir balıkçı teknesinin hınzırca geceyarısı uyuyan balıkları avlama seansı gibi.  Sok