Sessiz bir gecenin sonunda, yarım yamalak yaşanmışların ardına gizlenerek süzüldü geçmişin rüzgarları. Perdeleri peleriniymiş gibi şahlandırıp, omzu üzerinden bir bakış attı umarsızca. Elindeki oyuncaklarıyla oynarken çocuk olmak istediğini hatırlasa da, çocukken o oyuncakları çok çocukca bulduğunu anımsayıp gülümsedi. Eskiden dinlediği o basit sözlü şarkıların sade sözleri aslında ne kadar derin anlamlar taşıyormuş meğer. Küçüklüğünde ışıkların söndürülüp mumların yakılma nedenini hiç anlamamıştı oysa. Hele hele, tütünü avuçlarında ufalayıp çarşafın içine dökerek sigara içmeyi sadece esrarkeşlere ait bir alışkanlık olduğunu bile düşünürdü. Halbuki geçmiş rüzgarları sadece kendi geçmişimizi değil, tüm geçmişlerden hafifçe sıyrılarak bizi de sıyırır geçermiş. Bir meltem esintisi gibi. Ilık, kısa, içten bir "ah" çektiren...