Ana içeriğe atla

Kayıtlar

şiir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Uzun süredir insan olmadın

En son ne zaman insandın biliyor musun? Zırıl zırıl ağladığında sevdiğin için, Ya da ailen için, ya da davan için. O günden bugüne insan olmadın. En son ne zaman insandın biliyor musun? Hani kötülük kötüdür dediğin zaman, İyilik de güzeldir dediğinde... O günden bugüne insan olmadın. Sevdiğin kız başkasını sevdiğinde, Sinir krizleri geçirerek, Eline bıçağı alıp, "Tamam ulan katil olacağım" dediğinde... İşte en son o an insandın sen. Ne ara tuttun kendini, Bir adım çekildin geri. Düşünerek değil de, Kaygılanarak hareket ettin. O günden bu güne insan olmadın. Uzun süredir insan olmadın sen, Hayvanca bir yaşama dürtüsü, Hayvanca bir açlık, Hayvanca bir his. İnsanlık hayvanları öldürmektir halbuki. Uzun süredir insan olmadın sen, Seversen insan olursun, Hayatın seyri ise, Hayvan olmaktır. İnsanlık hayvanları öldürmektir halbuki.

ilk defa söyleyemiyorum sevdiğimi

ah başkası olsan, çok kolay olurdu. ah en alası olsan, çocuk oyuncağı olurdun. ama söylemiyorum sevdiğimi. ellerim bağlı, sözlerim bağlı, hislerim bağlı, söyleyemiyorum sana seni sevdiğimi. ilk defa söylemiyorum sevdiğimi. sevmezsin diye değil, istemezsin diye değil, anlamazsın diye değil, sadece sensizliği istemiyorum. ilk defa söylemiyorum sevdiğimi.

Yirmi üç yaşımda ölmek isterdim...

Geriye dönebilsem zamanda, Yirmi üç yaşıma dönerdim, Döndüğüm gün de intihar eder, O günden bugüne yaşadıklarımı es geçerdim. Yirmi üç yaşımda ölmek isterdim. En zirvesinde herşeyin. Hayat daha beni üzmemiş, Yaşam daha beni bıktırmamışken. O günlerde ölseydim belki de, Yokluğumun bir anlamım olurdu- Ailem ve arkadaşlarım için. Yanımda olmak isterlerdi belki. Ama ölseydim yirmi üç yaşında, En şaşalı, en parıltılı şekliyle, İnsanlar baktığında iç geçirecek hani, "Ne güzel ölmüş be" derler ya ardımdan, İşte öyle ölmek isterdim. Köprülerden atlayıp, Sokak lambalarına kendimi asarak. Üzerime benzin döküp yakıp, Küllerimi boğaza savurarak... Keşke yirmi üç yaşında ölseydim yahu... En güzel anlarıydı yaşamımın. Hayatı da o an bırakmak

Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un

Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un. Anlatamadığı dertlerini, Göstermediği acılarını, Söylemeye utandıklarını söylemek için... Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un. Pencereleri çekingen bir aşık gibi çalıp, "Bana bak sana aşığım" demek istediğinden, Gizlice ve masumca hislerinden dolayı... Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un. Gözyaşlarını gizlemek için belki de, Belki de olmayan gözyaşlarının yerine. Yalanına da saklısına da sebep... Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un. Gürültüler arasında gizlenerek, Rakının son dirhemine eşlik ederek, Coş diye, şakı diye, eğlen diye... Sessizliğinde yağmurları var İstanbul'un. Peki ya senin neyin var? Ben de sensizliğin var. Sessizliğinden beter İstanbul'un...

Düş...

Meleklerin kulaklarıma fısıldıyor... Koynuma aldığımdan beri saçlarını, Bedenim titriyor seni düşündüğümde... Kuşlar göçtükten çok sonra, Güneşin terkettiği bir vakitte, Bulutların ayı gizlediği bir anda, Karanlık aslında sadece sen oluyorsun. Gökyüzüne baktığımda, Gözlerimi kapadığımda, Siyah gidiyor ve sen geliyorsun, Gülümseyip beni oyununa çağırıyorsun. Sigaranın dumanıyla aynısın. Bir ara zevk viyorsun, Sonra içimden bir zehir gibi çıkıp, Beni hasta ediyorsun... Uykusuzluğumun sebebiyken sen, Uykusuzluğumu sorguluyorsun. Yattım halbuki, şu an rüyadayım, Ve sen en güzel düşümsün...

İstanbul

Sizi aldatan ama aşık olduğunuz kız. Evlenmek istediğiniz ama başkasına gelin giden hatun. Unutmak istediğiniz ama unutamadığınız eski sevgili. En güzel ve en çirkin sevişmelerinizi yaşadığınız kadın. Kanserli bir hücreniz bedeninizi günden güne öldüren. Kör gözleriniz. Âmâ diliniz. Özürünüz.

Simsiyahtı...

Simsiyahtı saçları, Elbisesi, tırnakları, Çorapları, ayakkabısı, Dudakları ve oyuncakları... Matem rengine bürünmüş, Karanlık gözükse de, Yüreği rengarenkti. Gökkuşağı kalbinden doğardı... Fotoğraflarında gülümsemezdi hiç, Yanındayken gülümsemediğini göremezdiniz. Ne garip, aslında O’nu hep düşünsenizde, Kader bu işte, fazla görüşemezdiniz. İnsanların hayatına bir peri gibi girer, Dileklerini bir çırpıda gerçekleştirir, Sonra birden kaybolur giderdi... Sisli İstanbul gecelerinin, En esrarengiz sırlarından bile, Daha bilinmeyendi... Bilseniz belki hayran olmazdınız, Sevişseydiniz belki arzulamazdınız, Eşiniz olsa belki ertesi gün boşardınız. Karanlık gecelerden bile, Siyahtan bile daha siyahtı... Simsiyahtı... O’nunla hayata beyaz bir sayfa açmak isteseniz, Anılar, acılar ve yıkılan güveniniz, O beyaz kağıdı kapkara yapardı... Dünya’yı yaşadığı yaklaşık 30 yılda, 300 yılın kahrını görmüştü. Güzel hatıraları geceleri, Kötü hatıraları da gündüzleri simsiyahtı... Karanlık gecelerden bile,

Huzur bulmayacaksın aşkta...

Huzurlu bir denizi düşün... Sessiz, sakin, kıpırdamayan ve ölü. Sineye çekilmiş, gıkını çıkartamayan, Gürültülerden ve dalgalardan uzak. Fırtınalardan uzak, boğuşmalardan uzak, İsyanlardan ve girdaplardan uzak. Aşk değil o deniz... Sessiz, sakin, kıpırdamayan ve ölü. Savaşacaksın aşkla hayatta kalması için. Ölümsüzü yok bu meredin... Geberecek zaten bir gün! Hayatta kalması için, Gerekirse kanını vereceksin. Azgın boğalar gibi sevişip, Akbabalar gibi çığlık atacaksın. Matadorların kılıçları durduramayacak seni. Tüm dünyanın leşini yesen bile doymayacaksın. Kıskanacaksın, Ağlayacaksın, Şiirleri ve şarkıları haykıracaksın, Çünkü aşkı başka şekilde hatırlayamazsın... Savaşacaksın aşkla hayatta kalması için. Ölümsüzü yok bu meredin... Geberecek zaten bir gün!

Bezginliğin laneti

Aklım durgun, sanki çıkmazlardayım. Bedenim yorgun, halbuki genç yaşımdayım. Gittiğim yol değil, sanki dönen atlı karınca. Karınca kadar yol alamadım galiba kararımca. Denize bakıp da sonsuzu düşlersin ya, Gözünü kapatıp da yaşamı koklarsın ya. Ne kokusu kaldı yaşamın, ne de sonsuz ufku, Bezginliğin laneti yaşamın en boktan huyu... 22 Mayıs 2009

Yine ben benimle başbaşa

Geçip gittin hayatımdan, Geçtim gittim hayatından. Ne sen beni bildin, Ne de ben seni. Ne ben beni bildim, Ne de sen seni! Hoşçakal sana, Merhaba bana. Kendimi buldum sandım, Yanılmışım... Hep yalnızmışım... Yine ben benimle başbaşa...

Yeni Bir Başlangıç

Her son yeni bir başlangıç, Her başlangıç yeni bir uyanış, Her uyanış yeni bir aydınlanış, Her aydınlanış yeni bir doğuş. Ne yapıyorum bene bir cevap, Ne yaptığına değin bir serzeniş, Ne yapacağına değin bir akıllanış, Ne yapmalıydımı ince bir çizgide seçiş. Uğruna koşturulan herşeyi durdurup, Bir daha tartmak yaşamın terazisinde, Heves mi, tutku mu, ihtiyaç mı diye bakıp, Bileğinde kalkan, elinde kılıç ile kopar kayış. Savaşın acımasız sahnesinde kanlar içinde, Hiç kimseye kafanı çevirip bakmadan koşarak, Hayatta kalmanın mücadelesiyle çekip havayı ciğerlerine, Sanki son kez nefes alırmışcasına hissedilen naif bir aldanış. İnancını yitirmek son kez saflığa, Tanrının arkasına gizlenen tüm şeytanlar gibi, Sadece sözlerde varolup gülümseyerek sinsice, Kurdun ve tilkinin kanını içip onlardan biri oluş. Yeniden varoluş, Yeni bir başlangıç. 2 Ekim 2008 - 20:21

Sylvie

Ah be Sylvie, Beni ilk en çok seven, Beni hâla da en çok sevmiş, İçimde de hiç bitmeyen. Nerval'dim ben, Sana da Sylvie ol dedim, Çünkü ilk aşkıydın Nerval'in, Ama hiç ulaşamadığı... Ah be Sylvie, Gülümsemen o kadar güzel ki, Yıllar geçse de ardından, Seni unutabilmek mümkün mü ki? Yalnızdın sen, Hapsolmuş gibi Bastiya zindanlarında, Bir çıksan o kafesten hünharca, Devrim yaratırsın Dünya'da. Ah be Sylvie, Masumiyetin o kadar güzel ki, Seni defalarca kez üzseler de, Hâla çocukca sevebiliyorsun. Nerval'dim ben, Sen de Sylvie'ydin, Tıpkı da onlar gibi, Aşkı yaşayamadık.

Tutulmuşum

Güz olmuş üzerimde ama, Solmuş yaprakları üzerime tutuşturmuşum. Ay tutulmuş Dünya'ya ama, Ben de sana çok fena tutulmuşum. Güneş de tutulsun da ama, Benim kadar keşke tutulsa sana... Gözlerin inan ki, Masmavi denizin, Güzelliğinden bile güzel... Sevgini düşünmek inan ki, Nazım Hikmet'in, İclal'e olan aşkından daha yüce. Beni seversen bilirim ki, En romantik aşktır yaşayacağım. Sevmesen de bir korku filmi gibidir. Kıpırdamıyorsun biliyorum ama, Ama öylesine içim yanıyor ki bilmiyorum. Boğayım ben sen de kırmızı pelerinsin, Sana saldırmıyorum seni istiyorum anlıyor musun? İçimi yakıp beni zindanlara atıyorsun, Hiç mi içimdeki gardiyanları kova mıyorsun? Seni sevmeyi düşünmek inan ki, Sonsuz denizi huzurun, Dalgalarına kendimi bırakmak gibi. Sana inanmak inan ki, İlk umudun, Kollarında başbaşa kalmak gibi.

Sevip de sevilmemek

Yüreğini koyup da ortaya, Hissini verip de ummaya, Aşkını sunup da fütursuzca, Sevip de anlanılmasanda. Hayat kısa bilirim, Düşlerin hepsi yanlış. Ömür biter bilirim, Umut denen de yanlış. Sevdin de umrunda mı sevdiğinin ? Özledin de umrunda mı özlediğinin ? İstedin de umrunda mı istediğinin ? Anlamadın mı hala aşkın kuralını ? Seversen sikilirsin, Sikersen sevilirsin, Hala mı anlamadın ? Neye uğraşıyorsun hala ? Hala iyi çocuk mu olacaksın ? Hala sevip de ağlayacak mısın ? Üzülüp de yadırgayacak mısın ? Salaksın işte anlayamaz mısın ? Dur durul. Dur sevme. Dur kendine gel. Dur boşver.

Güz Kızı

Bu güz de solar belki, Mevsimi bir de bir önceki, Yatıştır korkunu içindeki, Hazırlan, unut, güz kızı. Korkuyorum ben de inan sevmeye, Bir daha güvenip de yenllmeye, Umutla dansedip sonra da üzülmeye, Ama değer inan ki sevmeye. Güz kızı, solmuş hevesi. Güz kızı, bir buhran mevsimi, Güz kızı, hüznün prensesi, Güz kızı, kim üzdü seni?

İlk Görüşte Aşk

Sevgilisi var görüyorum, hıyarın biri fikrimce, Felaketim olurdu ağlardım diyorum kendimce, Atilla İlhan misali ama basit bir şairim kendimce, Ama içim içimi yiyor, sanırım bu bir işkence. Niye gördüm seni o gün sigara içerken? İçine süzdün de tütünü buram buram, Durdun da içemedim söndü sigaram, "Ah be bu nasıl bir kız" dedim içimden... Aklımdan çıksana be dünyanın en güzeli, Sarhoş ettin beni seni tanıdığım günden beri. Sana bakıyorum her gün işten girerken içeri, Arkadaşlarınla konuşuyorsun görmüyorsun beni. İlk görüşte aşksın yahu anlasana bunu, Durdurma, susturma lütfen çıldıran ruhumu, Sana aciz, sana muhtaç yavan umudumu, Düşündükçe içimi burkan buhran huyumu. Ah sen. Neymişsin be sen. Tek bakışınla yıktın beni. Hala gelemedim kendime.

Sizin Olur Mu ?

Dalgalarla boğuşmaya hazır olsanız; Kumlardaki çakıl taşlarını bir bir denize atsanız; Balıklar dostunuz olsa, avuçlarınızda oynaşsanız; Okyanuslar sizin olur mu peki? En yüksek ağaçlara tırmanabilseniz; Çimlere uzandığınızda rüzgarla beraber sevişseniz; Göl kenarlarındaki kuğular sizi beklese günlerce; Ormanlar sizin olur mu peki? Bulutların üstünde uyusanız; Kuşlar gibi süzülüp gökyüzünde dağlara baksanız; Uçuşan yapraklar size sadık kalıp bir bir yere yığılsa; Mavi gökyüzü sizin olur mu peki? Aşkı en iyi siz tanımlasanız; Şiirleriniz insanların gözlerinden süzülen yaşlar olsa; Sevdalılar size bakıp bir tebessüm eyleseler; Aşk size sadık kalırmı peki? 2 Ağustos 1999

Sevgilin Varmış

Sevgilin varmış, Olsun umrumda değil. Senelerdir yanındaymış, Olsun hiç umrumda değil. Yaşattığı her düşün, Verdiği her lüksün, Sunduğu o ömrün, Hiçbiri mühim değil. Ateştir insanı yaşatan, Toprağa yaşamı katan, Sıradanlıktır insanı öldüren, Bezdiren ve süründüren. Güneş yorulup günü terkederken, Bakmaya bile kıyamazsın. Güneş güçlenip geri döndüğünde, Bakmaya yine kıyamazsın. Aşk da böyle işte, Geldiğinde yaşaması destan, Gittiğinde yaşaması yine destan, O olmadığında da yaşam yaşam değil. Sevgilin varmış? Umrumda olur mu? Senelerdin yanındaymış? Hiç umrumda olur mu? Sevgili dediğin batmaz güneştir, Batıp karanlıkta yaşatırsa seni, Bil ki o sevgili değildir. Alışkanlık yapan eski bir dosttur.

Elveda

Şimdi arıyorsun beni yılllar sonra, Oysa olmuştum bir hatıra, Başkasına koşmuştun, ayrılıp susmuştun, Şimdi ne yüzle çıkarsın karşıma ? Elveda, aşkım güzelim sana. Elveda, yaşadığım en güzel rüya, Elveda, yüreğim yalnız kalsa da, Elveda, ağlamak yakışmaz bana. Neden bu kadar kötü olmak zorundaydın ? Sevgin neden bu kadar yalan olmalıydı ? Şimdi susuyorsun, gelince kollarına; Okyanusların ötesinde yaşamaya, Tekrar kaçıyorsun tıpkı dün gibi, Başka umutların kollarına. Elveda, aşkım güzelim sana. Elveda, yaşadığım en güzel rüya, Elveda, yüreğim yalnız kalsa da, Elveda, ağlamak yakışmaz bana. Neden bu kadar sonsuz olmalıydın ? Sevgin neden kaldimben gitmedi ? Elveda, aşkım güzelim sana. Elveda, yaşadığım en güzel rüya, Elveda, yüreğim yalnız kalsa da, Elveda, ağlamak yakışmaz bana.

Aşk

Hadi gel aşkı anlat bana, De ki kayalıklar üstünde, Dolaşmak değil de yiyorsa! Aşk tek başına özgürlük değil de. Hadi gel cenneti anlat bana, De ki ormanların içinde, Kaybolmak değil de yetiyorsa! Aşk sonsuz özgürlük değil de. Cennete gittim sensiz bilmesen de, Mutluluğu gördüm istemesen de, Yaşamı hissettim bilmesen de, Huzurluydum göremesen de. Gece yalnız bir şekilde süner, Rüzgar biter ve yaşam da biter. Küçük ve saf bir ümit de söner. Aşk parladığı alevle biter. Sevgiyi anlatamam ben sana, Bilemezsin ne güçlü olduğunu. Aşkı anlatamam ben sevdana, Anlayamazsın ölümsüz olduğunu.