Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kumsala 3D çizilirse

Yeni zellanda sahillerinde bir kaç delinin kumsala yaptığı muhteşem 3d tasarım... 

Google, Microsoft, Facebook ve HP Datacenterları

Google Datacenter Microsoft Datacenter Facebook Datacenter HP Datacenter

Hades ve Persephone

Orjinali Persephone bahar tanrıçası... Hades de O'nu kaçıran savaş tanrısı... Ne kadar klasik bir yeşilçam öyküsü değil mi? Bahar ve yaşam sunan kadın, hayat savaşındaki bir erkek. Deviantart'ın tüm zamanlarının en beğenilen dijital sanatıymış bu eser. Hades aslında Persephone'u kaçırmadan önce adı Kore imiş. O Persephone ismini koymuşmuş. Afrodit güzelliğini kıskanarak Hades'i aşık etmiş Persephone'a... Annesi Demeter kaçırılan kızını tekrar gördüğünde de mutluluktan ilkbaharı sağlamışmış. Din diye inandılar biliyorsunuz değil mi bu hikayelere binlerce yıl boyunca? Buna inanmayanlar da ateistti. Cezaları idamdı! İşin garibi şimdi hepimiz bu saçmalıklara karşı ateistiz. Yeni saçmalıklar bulduk kendimize :) 

Totoro Dövmesi!

Orjinali Şurada Muhteşem olmamış mı? :) 

Curcuna

Şu sıralar çok kullandığım bir o kadar da kıllandığım söz sanırım bu."Curcuna" Hayat koşuşturması denilen hengamede o kadar hızlı geçmeye başlıyor ki çoğu şey, ve siz zamanın hızına ayak uydurmaya çalışırken o kadar serinkanlı geçiyor ki geçmişe değin anılarınız. 1994 yılında kendi adımda bir mailing list kurup, etrafımda e-mail'i olan insanların hepsine günün sözü, günün şiiri, günün otu boku listesi gönderip duruyordum. 40-45 kişiydi galiba en son, ne kadar kalabalık olmuştu demiştim kendi kendime.  Mesela şöyle olurdu : Günün Grafiği Orjinali Şurada Günün Jazz/Blues Cover'ı Aytekin - Geri Dön Günün Saygı Duyduğum Abisi Reddit'in dediğine göre, adam profesörmüş üniversitede, hiç de odasında bulunmazmış; odasının kapısına odanın içindeymiş gibi posterini asmış.  Günün Tweeti @unalbasgan Günün Videosu The Aurora from TSO Photography on Vimeo .

Atlas - Tabanca

Eksen On Fair 2013

Çok az kaldı! :)

Unuttum burayı...

http://twitter.com/onuraydin_ http://facebook.com/nerval http://instagr.am/onuraydin http://soundcloud.com/nerval den takip edin :) her bir şey blog oldu.

Geçmişte kaybolan gelecekler...

Ne kadar çabuk geçti zaman değil mi? En son yazlıkta ayağımızda terliklerle patır patır koşup yere çakıldığımızda vücudumuzdan akan kanları denize girip temizliyorduk ve umrumuzda değildi.  Bandajı, hastaneleri, %80 ayakta ödeyen sigortayı ne ara keşfettiysek tüm masumiyetini kaybetti deniz, terlikler ve yazlıklar. Önce yazlıklardaki masum ve zamanın zevkini çıkardığımız anları kaybettik, sonra da ayaklarımızı kumların içine soktuğumuzda kurduğumuz hayalleri. Hani yelkenlileri görünce, biz de yelkenlilerle tüm dünyayı gezecektik? Yıldızlara bakıyorduk akşamları, gelecekte bir gün turist gibi aya gidecektik. Ne yapacaksak dünyada onu en iyi yapan biz olacaktık hani? Seversek dünyanın en büyük aşkını biz yaşayacaktık, eğlenirsek dünyada en fazla eğlenen biz olacaktık. Çizgi filmlerde kötülerin hep kaybettiği, iyilerin hep kazandığı bir dünya vardı. O masum dünyada iyi olup hep kazanacaktık. Kötülerin de kazandığını anladığımız an kaybettik çizgi film kurgusundaki dünyam...

30 yaş sonrasında yalnızlık

Yalnızlıkta kayboluyorum bazen. Avucumdan kum tanesi gibi akıp giden zamanın peşinden akan gözyaşım da yok. Mâlikanesi ise hiç yok... Ölümle hayatın varolduğunu keşfetmeye yolalmış nefsime, nefes atışlarıma eşlik edecek kadar deli başka bir mahlukat bulamadım henüz. Belki de bu yüzden yalnızlığı seçiyorum. Geceleri aynı televizyon kanallarını seyredip, sonra bilgisayara dönüp, oyun oynayıp, beraber dergi okumayı istediğim herhangi biri yok. Bunları sanırım en iyi kendimle yaşıyorum. Kalabalık bir şehrin kalabalık yollarında vakit öldürüp, kalabalık bir şirketin kalabalık diyaloglarına uyanık hayatımın %80'ini adamışken, geride kalan %20'de kendimle başbaşa vakit geçirmek istiyorum sanırım. Bazen herşeyden uzaklaşıp, çiftliğe gidip, orada atlarla yaşayasım geliyor. Ama, çiftliğe gidip orada 6 saat geçirdikten sonra da atların boku, sivrisinekler, keneler, cırcır böceklerinin hipnotize edici cırcırlamaları ve daha nice yeni sorun da üretebiliyorum kıçımdan. İlişkiler de böyle. B...

Bir zamanlar big blog vardı burda

Yazıyordum falan filan, ne güzeldi. Sıkılıyor demek ki insan yavaş yavaş...

Özlemiştim

Özledim şarkılar bestelemeyi, Şiirler yazmayı, Resimler çizmeyi, Hikayeler uydurmayı... Nefesime alıp ilhamı da, Atmayı özledim basitçe. Duyguların denizlerinde derinleşmedikçe, En dibinden kumlarını çıkartamıyor insan. Batmalısın ki dibine kadar uzanabilmelisin, Boğulmaktan korkamamalı hatta ölebilmelisin. Karmaşık duygularla değil, Kesin hislerinle anlatmalısın. Aşktan bezdirenleri değil de, Aşka umut verenlere anlatmalısın. Rüyalarında O'nu görmeli, Dualarında düşler kurmalısın. Özlemiştim şarkılar bestelemeyi, Şiirler yazmayı, Resimler çizmeyi, Hikayeler uydurmayı... Nefesime alıp ilhamı da, Atmayı özlemiştim basitçe. Oh be!

Chasing Amy Monologue

I love you. And not, not in a friendly way, although I think we're great friends. And not in a misplaced affection, puppy-dog way, although I'm sure that's what you'll call it. I love you. Very, very simple, very truly. You are the-the epitome of everything I have ever looked for in another human being. And I know that you think of me as just a friend, and crossing that line is-is-is the furthest thing from an option you would ever consider. But I had to say it. I just, I can't take this anymore. I can't stand next to you without wanting to hold you. I can't-I can't look into your eyes without feeling that-that longing you only read about in trashy romance novels. I can't talk to you without wanting to express my love for everything you are. And I know this will probably queer our friendship - no pun intended - but I had to say it, 'cause I've never felt this way before, and I-I don't care. I like who I am because of it. And if bringing t...

Düştüğün Kadar Yükseleceksin

Hayat en acımasız canavardır karşında, Sen aslansan, o dinazordur geçmişinden. Sen ormanın kralıysan, o tarihin kralıdır. Sen efsaneysen, o korktuğun geçmişindir. Hayat zordur elbet kabul. Hislerin titrer bazen. Korkarsın rakiplerinden. Onlar etkileyebilir seni. En beteri de heveslerin sönebilir, Dost diye bildiklerin ihanet edebilir. Ama bil ki Osmanlı yokolurken kuruldun, Ve Osmanlı varolsaydı en büyük gururu olurdun. Sana inanmayanlara ders verirken, Sen kendine inanmayı öğrettin. Sana imkansız diye tembihleyen, İnsanlara imkansızın olmadığını öğrettin. Zor bir sınavla karşısın şimdi. Yönetimin, öğretmenin, öğrencilerin ve velilerin; Yıkık bir enkazda hayatta kalabilmeye çalışabilir. Sen de velileri bile temsil edebilirsin bu savaşta. Bu an tek gereken sensin. En zor anda inancındır, En güç anda sade duandır, En zayıf anında kaslarındır. Ne yönetim, Ne hoca, Ne oyuncular, Ne taraftar, Galatasaray'dan yüce değildir. Galatasaray çok düşmüştür. Ama düştüğü kadar da yücelmiştir. Biz...

En Sonunda Gelen Aşk

Ruhumdan alınıp gidilmiş gibi sanki, Uzun süredir benim ama benim olamamışsın. Değişik rüyalar görüp aynı düş sanki, Senin olmayı hayal ettim ama olamamışsın. Hani geceler yapayalnız geçmiş gibi, Sevdalar yaşamış ama aşk yaşayamamışsın. İzlemeyi sevdiğim kuşlar göçmüş gibi, Elveda demişim ama sanki ayrılamamışsın. Fren sesleri duyulmuş, Ama sen bana çarpmışsın... İçimden tiz bir ses koparıp, Bana tüm gücünle haykırmışsın. "Seni seviyorum" dediğimi unutturup, Beni sevdiğini kalbime yazdırmışsın. İnanılmayan, inanamadığımsın. Sen en sonunda gelen aşksın...

Vazgeçerken Ağlamalısın

Vazgeçerken ağlamalısın, İçindeki şeytanı salıp, Yalnızlığa sarılmalısın. Elveda demeyi unutmamalı, Ardına bakmadan kaçmalısın. Gözlerin peşine düşerse eğer, Pişmanlığın bulutları sarar seni. Hatıralarında kaybolursan eğer, Yaşanmamışlıklar öldürür seni. Vazgeçerken ağlamalısın, İçindeki şeytanı salıp, Yalnızlığa sarılmalısın. Sevdanı yakıp yıkmalısın. Peşine de umutları salmalısın. Sonsuzluğu ararsan eğer, Cehennem gazabı gelir bulur seni. Hevesin kursağında kalırsa eğer, Susuzluk gibidir O'nsuzluk. Vazgeçerken ağlamalısın, İçindeki şeytanı salıp, Yalnızlığa sarılmalısın.

Tekrar Sevebilirsin...

Sen sevdanın omuzunda bir yük, Ben yıkıldığı göğüs olurdum. İnanmadığın sözlere inanır, Vazgeçtiğin duygulara tapardım. Senden önce üzülmedim mi sanıyorsun? Üzüldüm ben de, kırıldım da, Usandım ben de, yıpratıldım da, Vazgeçtiğim de oldu, yeniden başladığım da. Dert ve tasa ile başbaşa kalabilirsin. Ama umut celladına boyun eğmek mi? Kessin kellemi dilediği kadar. Ben ölümsüzüm, o her öldürdüğünde ölür. Yolun sonuna geldiğini düşünsen de, Çaresiz kalıp karar veremediğinde, Gözlerini kapayıp kalbini dinle, Bırak üzsün seni dilerse. Üzülmezsen eğer, Yaşamamışsındır. Şimdi hayatının anlamını ararken, Dünyayı dolaşıp evliya olurken, Aslında yapayalnız kalmışken, Sesimden korkmayasın sakın. Sıradanlaşmışken tanıştığın insanlar, Yavanlaşmışken söylenen tüm laflar, Taş olmuşsa en derin duygular, Geri dönmeyesin sakın. İnandığın her şey gerçektir inan ki, İnancını verebilirsen aşka, En gerçek aşkı yaşarsın. Yaşayabilirsin tekrar gençliğini. Genç gibi seversen eğer... Tekrar sevebilirsin...

Forvetsiz bir takım

Reykart'ın yaptığı vahim hatayı şu an Hagi yapıyor. Galatasaray forvet oyuncusu olmadan sahaya çıkıyor. İleriye dönük orta saha oyuncusunu ya da kanat oyuncusunu forvet olarak kullanarak forvet oyuncusuyla oynamazsınız. Kaleci Aykut'u forvet oynatsanız sizin forvetiniz olur mu ? Olur diyorsanız bir embesilsiniz, iki takımınız istisnalar dışında gol atamaz. Mehmet Batdal, manası anlaşılmayan "rezerv" takımındaki Cem Sultan inatla kullanılmıyor. Ne bekleniyor? Anlaşılır gibi değil. Kalecisiz sahaya çıkan bir takım düşünün. Ya da kaleci eldivenlerini bu adama verdim diye, defans oyuncusunu kaleci olarak kullanan bir takım düşünün. Bu takımın kalecisi var mıdır? Bu takımın yediği gollerinin sebebi kalede oynayan defans oyuncusu mudur, yoksa buna karar verenler midir? Öyle "striker" zart zurt demeyin. O halde size Baros'un da aslında "second striker" olduğunu hatırlatır, ve Galatasaray'ın Baros varken de strikersız oynadığını göz önüne koyarım....

Giderse Annen Cennete

Giderse annen cennete, Avunursun belki de, Sen üşütmeyesin diye, Pencereleri kapar üşümezsin. Giderse annen cennete, Umarsın masumca bir de, Cennete geldiğinde, Hazırdır sevdiğin yemekler. Giderse annen cennete, Bilirsin sanki delice, Hep izleyecek seni gizlice, İki göz gökyüzünden sevgiyle. Giderse annen cennete, Evleneceğin kız başına bela alır, Uyuduğunda rüyalarını kemirir, Oğluma iyi bak diye. Giderse annen cennete, Gözlerin sisli buğulu, Sesinde yıkık uğultu, Kısa süreli bir çiledesin... Ama... Annen cennette, Sen de cennetteki meleğinin, Kanatlarının altında, Sonsuza dek güvendesin.